Evvela Sudan'ı irdeleyelim.
1989'da askeri darbe ile iktidarı ele geçiren ve özünde İslamî hassasiyetleri barındıran General Ömer el-Beşir 30 yıllık iktidarı süresince Sudan'ı kısmen hem refaha hem de felaha eriştirmiştir. Afrika'nın batıya açılan kapısı hükmündeki bu petrol ve altın zengini ülke hem stratejik hem de ekonomik açıdan sömürgecilerin iştahını kabartmıştır.
Özellikle büyük şeytan ABD Sudan'ın İslamileşmesini ve Afrika kıtasında söz sahibi oluşunu engellemek için şeytani hilelerini piyasaya sürmüştür. Yıllarca ektiği fesat ve ifsat tohumları eninde sonunda zakkuma dönüşmüş ve el-Beşir 30 yılın sonunda askeri bir darbe ile devrilmiştir.
Malumunuz İslam ülkelerinin tüm darbeleri ABD güdümünde olan tasmalıların eliyle yapılmıştır.
2020 yıllarında ABD ve kuduz tasmasızı israil buranın petrolünü emmeye başlamış. Müslüman kanını emdiği gibi.
İşte günümüzde Sudan'da var olan iç savaş ve özellikle işlenen korkunç katliamlar tamamen ABD ve israil soykırımcılarının eliyle işlenmekte. Daha doğrusu dolaylı olarak.
Şimdi vekalet savaşları deniliyor ya. Sudan'da buna itin iti diyebiliriz.
Darfur’daki soykırımın başındaki General Hamdan Dagalo yeni yönetimde yer alamayınca Burhan'a kin biledi. Halbuki Ömer El Beşir’e yapılan darbede Burhan’la birlikte çalışmışlardı.
Burhan, Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile Dagalo ise Hızlı Destek Güçleri (RSF) ile emperyalistlerin menfaat ve çıkarları için savaşmaya başladılar...
Ezilenler ve katledilenler ise tabii ki her zaman olduğu gibi masum halk.
Daha dün gündeme düşen korkunç görüntüler insanın içini acıtmanın da ötesinde bir vahşet.
RSF ahmakları Suud Hastanesini basarak tüm hastaları ve tüm personeli kameralar eşliğinde siyonistçe infaz ediyorlar.
Bu vahşet ve canavarlığı ancak siyonistvahşilerin beslediği aşağılık yaratıklar yapar. Zaten itin iti dediğimiz işte bu RSF’ye her türlü desteği sunan BAE ve SAF'ı sürekli destekleyip kışkırtan Suud.
Yani soykırımcı, sömürgeci, emperyalist karunların tatil yapsınlar diye kurdukları birleşik adilik emirliği ve ABD’nin tasmasız salınan ancak aşısız salınmayan Suud Krallığı. Şu tiran trampa milyar dolarlarını ve kadınlarını saçıp savuran satılmış...
Gazze’de siyon soykırımı batı ülkelerinin destekleri, ABD’nin finansörü ve doğu blokunun sessizliği sayesinde vahşice devam ederken, uluslararası kurum ve kuruluşların soykırımcı canavarlara küçücük bir yaptırım dahi uygulayamamışken, büyük şeytanın küçük pozları eşliğinde kabul edilen şu baTış anlaşması var ya!
Canilerin kabul edilebilir yüzlerce ihlalli barış anlaşması... Aslında Gazze'yi Sudan'laştırma projesiydi. Ama HAMAS'ın cesaret ve ferasetiyle proje 2 günde çöküverdi.
Nasıl mı?
Anlatalım.
Öncelikli hedef Gazze içinde 17 yıllık ekilmiş fitne tohumları artık zakkumlaşmıştı.
Kuzey Gazze'de Eşref El-Mansi Beyt Lahiya'daki zakkum.
Yine Kuzey Gazze'de Rami Halas, Doğu Gazze zakkumu.
Güney Gazze'de Hüseyin El-Astal, Merkez Han Yunus zakkumu.
Yine Güney Gazze'de Yaser Ebu Şebab, Doğu Refah zakkumu.
İşte bu zakkumlar birleştirilecek ve Gazze için yok edilemez bir güce dönüştürülecekti. HAMAS'a saldırtılarak iki gücün iktidar savaşıymış gibi hür halklara yutturulacaktı. Peki ne oldu?
İki yıldır tek bir gün bile rahat nefes alamamış kahraman mücahidler bir an bile durmaksızın, baTış anlaşmasından hemen sonra devam eden sessiz bir soykırımın altında olmalarına rağmen bu aşağılık zakkumları kesmeye koyuldular. Tüm acılarını, tüm kayıplarını, tüm ıstıraplarını, seyircilerin açtığı o derin yaralarının tümünü yüreklerine gömerek...
Büyük şeytanın şu büyük projesini küçücük bir zaman diliminde bozmayı başarmışlardır.
Sayısız başarının sahibi HAMAS işte bu son başarısıyla tekrar soykırım ateşine maruz bırakılmıştır.
Anlaşılan o ki;
İslam coğrafyasının en büyük sorunu hainler, batı coğrafyasının en büyük sorunu ise mücahidler.
Tarih hiçbir zaman ne hainsiz ne de mücahidsiz tek bir sayfa kaydedememiştir. Ancak hainlerin yok oluşunu ve mücahidlerin zaferini çokça kaydetmiştir.
Sudan dünya için ahiretini satan ahmakların tutuşturduğu nifak ateşiyle yanmakta.
Gazze ahireti için dünyasını elinin tersiyle iten ferasetlilerin muştuladığı şeref ile yaşamakta.
Caniler, hainler yok olacak ve Gazze hep var olacak.
Peki sizce hainden dost, Gazze'den Sudan olur mu?