Gazze'nin maruz kaldığı zulmün tarihte bir benzeri var mıdır, emin değilim.
Yıllardır süren acımasız ambargo ve kuşatma, Siyonist işgal rejiminin vicdan ve ahlak tanımayan gaddarlığı, kendi ırkından ve dininden olan komşu Arap ülkelerinin düşmanlık ve ihanetleri, içerideki hain ve ajanların yoğun çalışmaları...
Tüm bunlara rağmen Gazze, dünya tarihinin en temiz, en ahlaki ve en onurlu direnişini sürdürüyor, başarıyor.
ABD destekli yardım kuruluşları Gazze'de sınırlı un ve yardım malzemeleri dağıtırken, Gazzeliler bu merkezlere toplandığında Siyonist düşman havadan ve karadan bombalıyor.
Hatta basında yer alan bilgilere göre, bu yardım kuruluşlarında çalışanların bir kısmının MOSSAD ve CIA adına çalıştığı, yüz tanıma ve diğer teknik yollarla gelenleri gözetleyip bu bilgileri Siyonist rejime ilettiği iddia edildi.
Daha da vahimi, iki gün önce basına düşen bir haberdi.
Gazze Hükümet Medya Ofisi, israil ve ABD destekli yardım merkezlerinde dağıtılan un paketlerinin içine kasten uyuşturucu haplar yerleştirildiğini açıkladı.
Şu ana kadar en az dört Filistinlinin, dağıtılan un torbalarının içinde Oxycodone adlı güçlü ağrı kesici/uyuşturucu haplar bulduğu belirtildi.
Gazze'li eczacı Omar Hamad'ın "Bu hapların sadece çuvallara gizlenmediği, unun kendisine karıştırıldığı da ortaya çıktı" ifadesi ise durumun vahametini gözler önüne sermektedir.
Bu haberi okurken, bir hafta önce bir programda konuşan Afganistan İslam Emirliği Dışişleri Bakanı Emir Han Muttaki'nin sözleri ve Türkiye'de son yıllarda gençlerimiz arasında artan uyuşturucu kullanım oranları aklıma geldi.
Muttaki, "Afganistan'ı 20 yıl işgal eden ABD, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 4 milyon Afganlıyı uyuşturucu bağımlısı yaptı. Çocuklarımızı uyuşturucuyla, yetişkinlerimizi de dolarla kandırdılar. Ama elhamdülillah İslami kuralların uygulanmasıyla bunların önemli bir kısmını tedavi ettik" demişti.
Uyuşturucu ve dolarla kandıramadıklarını bomba ve suikastlarla ortadan kaldırmaya çalıştılar ama zelil bir şekilde kaçmak zorunda kaldılar.
Evet, düşman Müslümanları ve genç nesli ifsat etmek için her yola başvurmayı mübah görüyor. Son dönemde ülkemizde uyuşturucu bağımlılığının artması ve alenileşmesi, aile kurumunun hedef alınması, ahlak ve manevi değerlere büyük saldırılar yapılması bu ifsat projelerinin sonucudur. Savaş sadece silah ve cephede gerçekleşmiyor. Bir ülkenin gençliği uyuşturucu müptelası olmuşsa, o ülkenin başarı ve düşmana karşı direnme şansı sıfırdır.
Ülkemizde genç ve işsiz durumdaki 14-24 yaş grubunda 13 milyon gencimiz var.
Bu 13 milyon gencimizin 3 milyonu "İddaa" gibi şans oyunları ve sanal kumar bağımlısı. Her kumar ve teknoloji bağımlısı aynı zamanda potansiyel bir madde bağımlısı adayıdır.
Gençlerin %31,3'ü sigara, %4,9'u alkol, %1,1'i uyuşturucu bağımlısı. %4,1'i bir kez, %1,2'si ara sıra uyuşturucu kullanmakta.
Sonuç olarak, 13 milyon gencimizin yarısı, ya uyuşturucu ya içki ya kumar ya da sigara bağımlısı haline getirilmiş. Ülkemizdeki uyuşturucu bağımlısı sayısının ise milyonlara, hatta bazı rakamlar 8-10 milyona kadar çıktığı tahmin edilmekte.
İç cepheyi güçlendirmek istiyorsak, sadece bir alanda değil, bütün alanlarda sağlam bir duruş sergilenmelidir. Bir kapının açık olması, kapanan bütün kapıları anlamsız kılar.
Bakan Muttaki, 4 milyon uyuşturucu bağımlısını ancak İslami kuralları ve adaleti uygulamakla aşabildik, sözü ve Gazze’nin bütün olumsuzluklara karşın İslam’dan aldıkları ruhla direnmeleri iyi anlaşılmalıdır.
Tarihi kodlarımıza, özümüze, inancımıza acilen dönmeliyiz.