Bir erkeği dört kadın mutlu eder. Bunlar annesi, hanımı, kızı ve kızkardeşidir. Bir erkeğin hayatta mutlu olabilmesi için bu dört kadınla İslam’ın ahlakıyla bir saygı ve sevgi içinde iyi bir ortamı olması gerekir.
Birincisi Anne; kişinin cenneti ayakları altında olan ve adeta cennet anahtarı bir kadındır. Bu kadın seni dokuz ay karnında ve bir ömür boyu gönlünde ve kalbinde taşıyıp hiçbir zaman zihninden çıkarmayan bir gönül bahçendir. Ona hizmet ederken of demeyi haram kılan Kur’an’ın ilkesiyle iyiliği perçinli tartışmasız bir dünyan.
Annenin sana verdiği ilk aile eğitiminin dengini, şefkat ve merhametinin muvazenesini ve mutlak kabul olan o ciğerinin ta derininden sana yapacağı duaların dünyada benzeri ve karşılığı yoktur. Her şeyini kaybetsen de annenin sana olan sevgisini, şefkat ve merhametini ve candan edeceği makbul duasını sakın kaybetme.
İkincisi Hanım; Bir hanımın erkeğin hayatında ne kadar önemli olduğunu bilmen Hz. İbrahim için Hacer’i ve Resulullah için Hz. Hatice’yi anlamana bağlıdır. O asalet sahibi iki kadın adeta dünya ve içindekilerden daha ağır basan asaleti içselleştirmişlerdir. Hz. Hacer, Hz. İbrahim’den hangi dersi aldı ki o asaleti elde etti. Toplamında Hz. İbrahim’in yanında iki üç yıl kalabildi. Nasıl bir imana sahip idi ki bir insanın kaldıramayacağı tüm imtihanları atlatarak ve kazana kazana Hz. Hacer oldu. Artık Hz. Hacer, kişiden kişiliğe tırmanan mümtaz bir kimlik ve karakter oldu. Kendisinden sonra gelen peygamberlere bile örnek oldu.
Hz. Hatice de Hz. Muhammed’ten(S.A.V.) ne bir akademik ilim aldı ne de düzenli bir ders. O sadece İbrahimin dinine iman etti. Onun sahip olduğu iman, eşinin davasına tüm malını gözünü kırpmadan feda ettirdiği halde ondan söz ettirmeyecek kadar bir duruş. Adeta, ilk peygambere ilk inanan peygamberin eşi ve son peygambere ilk inanan insan o peygamberin eşi. Vahyin erkeklere inmesiyle onu yüklenenin kadın olması üzerinden iyi okunması gerekir. İşte bundan dolayıdır ki insanın hanımı, hayatının ta kendisi ve neslinin semeresi mümbit bir bahçesidir.
Üçüncüsü Kızın; ciğerparen evladın olan kızın senden ve hanımından fiziken dahi birer parçanızdır. Herkesin kendine bir dünya kurduğu ve dağıldığı hayata dalıp gittiği bir evrede seni çokça düşünendir. Senin iyiliğinle hesapsız sevinen, derdini duyduğunda ciğerleri parçalanan ve sürekli seni arayıp soran ciğerparendir. Fırtınaların estiği bir günde nerden geldiğine bakmadan sadece seni savunup duran ve babacığım dediğinde melekleri imrendirecek kadar yakınlık gösterenindir. Bu kadının kıymetini bilmemek hayatın körlüğünü yaşamak ve canından bir parçayı kaybetmen demektir.
Dördüncüsü kız kardeşin veya ablandır. Kızkardeşin veya ablan arkanda ise sırtın yere gelmez. Çünkü seni bazen baban yerinde görür. O seni gördüğünde kendini hem güçlü hem de mutlu hisseder. Sakın ha! Annen ve babandan birer parçan olan kız kardeş veya ablalarınla olan mutluluğunu sakın kaybetme ki mutlu yaşayasın. Çünkü onlara her baktığında ya annenden ya da babandan izler görürsün. Onların ya tenleri ya yürüyüşleri ya da ses tonlarını duydukça annen ve babanı en çok hatırlatan insanlardır. Onlara her baktıkça adeta ebeveynin mümbit bahçesine girdiğini göreceksin. İşte bir erkeğin mutluluğunda ve olgunlaşmasında en az bu dört kadının sevgisi ve desteği çok önemlidir. Bu arada hala ve teyze ve diğerleri… Konu uzamasın diye uzatmadım.