İşgal rejiminde yayınlanan Haaretz gazetesinin bir ankete dayandırdığı haberine göre, israilli Yahudilerin büyük çoğunluğu (%79), Gazze'de açlıktan ölenlerden "hiç rahatsız olmadıklarını" yazıyordu.

Şu ana kadar yarısı çocuk 200’den fazla Filistinlinin açlıktan vefat ettiği bir dünyada böyle bir sonucu öğrenmek için bir ankete gerek yok aslında..

Çünkü, esir yakınları dışında 672 gündür siyonist yönetimlerinin on binleri katlettiği vahşi soykırıma destek veren siyonist sözde bir halk kitlesi var karşımızda..

Dünyanın dört bir yanından işgal topraklarına getirtilerek halk görünümlü siyonistlerle sözde bir devlet izlenimi verilen israil’in aslında yapay bir rejim olduğu bilinen bir gerçek..

Hatırlarsanız 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu sonrası 500 bin kişi Avrupa’ya kaçmıştı.

Bu kaçışları engellemek için tabi ki hemen siyonist tedbirler alındı. Çünkü halkı olmayan bir devlete devlet denmez. Nihayetinde bir asır önce Filistin topraklarını “Halksız bir ülke” diye tanımlayan emperyal güçlerin vatansız” diye tabir ettikleri siyonistlere armağanıydı bu coğrafya.. Filistin halkını da taa o zamandan yok sayan soykırımcı bir zihniyetin tezahürü..

İşgal ettikleri topraklarda oturan neredeyse tüm siyonist sözde halkın, çifte vatandaşlık hakkı üzerinden sahip oldukları evleri ve kazanç sağladıkları işleri bulunuyor Avrupa ülkelerinde..

Mesela ülkemizde de yığınla siyonist çifte vatandaşımız! var. Umut, Mine, Umay gibi Türk isimlerle aramızda dolaşan siyonistlerin casusluk faaliyeti yapıp yapmadıklarını bilmiyoruz! O gibi işler MİT’in araştırma konusu.. Ancak işgal ettikleri topraklara gittiklerinde Abraham, Hannah, Talia gibi İbranice isimlere dönüşerek Gazze’de katliam yaptıklarını tahmin edebiliyoruz.

Başta insani olmak üzere ülke için de güvenlik sorunu olan böyle bir meselede; HÜDA PAR’ın bu çifte vatandaş siyonistlerin yargılanmasına yönelik meclise sunduğu kanun teklifinin bir yıldan fazla bir zamandır neden bekletildiğini anlayan var mı?

Herhalde işgüzar birilerinin, bu konu için Cumhurbaşkanımıza hitaben “Efendim, bu adım ABD ve Avrupa ile ilişkilerde bizi, ülkemizi zor durumda bırakır, bekletelim” şeklindeki vicdansız, vizyonsuz, endişeci telkinlerinden kaynaklanıyordur. Başka ne olabilir ki..

Neyse, meselemize dönelim..

Geçtiğimiz hafta New York Deklarasyonuyla “HAMAS’ın silahsızlandırılması” karşılığında sözde “1967 sınırlarında bir Filistin devletinin kurulması”na yeşil ışık yakan ülkelerden İngiltere’nin GKRY’deki askeri üssünden havalandırdığı jetlerini siyonist rejime casusluk bilgiler aktarmak üzere havalandırmaya devam ettiğini biliyor muydunuz?

Bunlar yalancı!. Bu şer güçlerin sergiledikleri ikiyüzlü tiyatral performansa halkları da inanmıyor artık..

Eğer iki devletli çözümün yolu olsaydı, taa yıllar öncesinden günümüze binlerce kez denenen barış görüşmeleri nihayete ermiş olurdu.

2006 seçim zaferine rağmen işgalcinin seçim meçim dinlemediği, her fırsatta Gazze’yi bombaladığı ve son olarak 22 aydır sürdürdüğü soykırım, HAMAS’ın elindeki silahın olmazsa olmaz olduğunu kanıtlıyor sanırım.

Gelinen aşama itibariyle ABD ve batılı ülke yönetimlerinin kabul etmediği bu gerçeğe milyonluk eylemleriyle HAMAS’a, Filistin’e destek veren halkları ikna olmuş durumda.

Bu minvalde ülkemizde de ANFİDAP tarafından düzenlenecek olan “Anadolu’dan Meclise; Meclisten Gazze’ye” yürüyüşüyle Gazze’deki vahşete, açlığa dikkat çekilecek ve bu soykırımın durdurulması için çağrılar yapılacak. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar araçlarla Ankara’ya gelecek. 10 Ağustos Pazar günü saat 18.30’da Güvenpark’tan TBMM’ye yürünecek.

Şunu belirtmek isterim ki; her gün ölüme biraz daha yaklaşan Gazze İstanbul’dan, Diyarbakır’dan, Ankara’dan Bursa’dan farklı bir anlama sahip değil. Kimin imkanı varsa muhakkak gelmeli ve bu yürüyüşe katılmalı..

Ebu Ubeyde, bizden kendileri için savaşmamızı istemiyor, yardım tırlarını Gazze’ye sokamayacak acizliğe düşen Müslüman ülke yönetimlerimizi harekete geçmeye zorlamamızı istiyor.