Allah Resulü Aleyhisalatuvesselam'ınkainatateşriflerinin vuku bulduğu Rebiulevvel ayındayız.Bu sebeple bu ayın ilk pazartesi gününden itibaren,`Mevlid-i-Nebi' etkinlikleri kapsamında sık sık güzel ahlakın Efendisi'ni (s.a.v)salavatlar eşliğinde, özlemle,en kalbi muhabbetler ile anıyoruz.Ne kadar güzel bir ahlaka sahip olduğunu anlatıyoruz.Kelimeler kifayetsiz kalıyor.Hatta kimi zaman fark etmeden bir beşer olduğunu unutuyoruz.Adeta bir melek Peygamber tasvirini zihinlerimizde canlandırıyoruz. Peygamber'e(s.a.v) yakınlaşmak için kurduğumuz cümleler/sarf edilen sözcükler farkında olmadan Kutlu Nebi'den uzaklaştırıyor bizleri.

Belki bu tasvirlerimizin altında yatan sebep;kalplerimizdeki muhabbetin yaşamsal boyutta teoriden öteye geçmeyip pratikte muhabbetin muhalefete evrilmegerçeğidir.

'`Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim'' diye ferman buyuran Peygamber`in (s.a.v)ahlakıyla eksik yanlarımızı tamamlama konusundaki pasifliğimiz, öyle anlaşılıyor ki bu ikircikli tutumumuzun da acı sonucu oluyor.

Bu yıl özellikle 'Ahlak ve Adalet Peygamberi`teması ile yad ettiğimiz biricik Rehberimiz Muhammed Mustafa'nın(s.a.v)adalet anlayışı ve Rabbimiz Azze ve celle'ninKur`an-ı Kerim'de bizlere öğrettiği adaletanlayışı,ahlaklarımız konusundaki kör ve sağır tavrımızın tedavi bazında ilacı olacaktır.

'Adil şahitler olarak hakkı ayakta tutun...`ilahi kelamının muhatabı biz müslümanlar!

Duralım/düşünelim şimdi...Adil şahitler olarak;nefislerimiz söz konusu olsa dahi,hakkı haykıralım kendikendimize.Sonra soralım, tüm içtenliğimizle,riyasızca:

Biz güzel ahlakın neresindeyiz?

Güzel ahlak hayatımızın neresinde?

Ahlakımızın şahidi kim?

En yakınımızda olanlar bu manada şahitliği en değerli olanlardır. Zira maskeli,yapmacık,güzel ahlakpozlarının tesir etmeyeceği insanlardır onlar...Eşimiz,dostumuz,kardeşimiz,çocuklarımız bu topluluğun en başındadır.En yalın en net halimizi görenler de onlardır.

Dışardan ahlak abidesi gibi duran ancak yaklaştıkça ahlak harabesi olduğunufark ettiğimiz o kadar çok örnek var ki saymakla bitmez.Davul misali, sesleri güzel ancak yaklaştıkça boş havadan ibaret,kuru gürültü misali...Hava cıva yani..

Ayrıca ticaretimizde, arkadaşlığımızda, iş yaparken,sosyal ve özel hayatımızda güzel ahlakımıza şahitlik edenler var ise ne mutlu bize.Öyle ya,düşmanlarının bile ahlakına şahitlik edip hayran olduğu bir Peygamber'in (s.a.v)ümmetiyiz.

Her konuda olduğu gibi ahlak söz konusu olunca da olması gerekenler ve olmaması gerekenler üzerinden bir anlama çabası içine gireriz.Zira her şey zıddıyla kaimdir.Buraya kadar sıkıntı yok.

Ancak nedense olmaması gereken hep bir başkasının fiilidir (!) Acaba neden?Olması gerekenler ise hep bizden sadır olmaktadır(!)

Şunu kabul edelim,ahlak muhasebesi yaparken iğneyi kendimize çuvaldızı ötekine batırmayı seviyoruz. Kendi ahlakımızın şahitliğini adilane yapmıyoruz.

Yakın ve uzak çevremize dair ahlakanalizi ve muhakemesi yaparken, sanık sandalyesine muhakkak bir başkasını oturtuyoruz.Hem savcı hem hakim oluyoruz...Cezayı bu mantıkla kesip,kendimizi görmüyoruz.Ya da görmek istemiyoruz...

Mesela; hüsnü zan,merhamet,adalet,sözünde durma,emanete riayet,sıdk,ihlas,işini iyi yapma,iffet vs.gibi ahlaki erdemler konusunda muhataplarımızı ince teraziyle tartarız.Çoğu kez bolca kusurlu buluruz.Ancak kendimize sıra gelince hep bir tık daha iyiyizdir (!)

Varsa bir kusurumuz,ya şartların elverişsizliğinden ya da elimizde olmayan sebeplerdendir.Zira biz özümüzde güzel ahlak sahibiyiz fikri hakimdir zihnimizde...

Ancak nefsimizden gayrısı;mutlaka hatalarını bilerek yapmıştır. Hem de tasarlamıştır...Kuşkusuz bütün bunlar olsa olsa onunkötü ahlakındandır.Bu kanıdan neredeyse hep eminizdir...

İşte bu ön yargı ve ön kabuller konusundaki zafiyetlerimiz,güzel ahlak konusunda ikmal yollarını tıkar ve bunu çoğu kez görmeyiz.

Bilmek gerekir ki,yanlışahitliğin kabul görmeyeceği güne hızla yaklaşıyoruz.Ahlak konusu ihmale gelmeyecek kadar önemlidir.

O gün gelmeden, güzel ahlakımıza (ihlastan sapmadan)şahitler biriktirelim..