‘Batı'nın müdahalesinin dönemi sona erdi. Gelecek bölgesel çözümlere ait, ancak ortaklıklara ve saygıya dayalı bir diplomasiye. Başkan Trump'ın 13 Mayıs'ta Riyad'da yaptığı konuşmada vurguladığı gibi, "Batılı müdahalecilerin Orta Doğu'ya uçup nasıl yaşanacağı ve kendi işlerinizi nasıl yöneteceğiniz konusunda dersler verdiği günler geride kaldı."
Bu sözler ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’a aittir.
Bu sözler nasıl anlaşılmalı, ABD, geçmiş yaptıklarından pişman mı oluyor, günah mı çıkarıyor, hidayete mi eriyor, yoksa yeni şeytani planlarına farklı yol ve yöntemlerle devam mı edecek?
ABD, geçmişteki Batı’nın emperyalist politikalarının doğal bir sonucu ve devam ettiricisidir.
ABD’nin tarihi kan, gözyaşı ve zulüm üzerine kurulmuştur. Beyaz Adam’ın Amerika kıtasına gitmesi, oradaki yerlileri çok vahşi yol ve yöntemlerle soykırım uygulaması, onları toprak ve mallarına el koymasıyla vücut bulmuştur.
Batı’nın kolektif aklıyla büyüyen, gelişen ve büyüdükçe de emperyalist politikalarını dünya geneline dayatan bir zorbadır.
Tarihinin her alanında kan dökmüştür.
Tarihte atom bombası kullanan tek ülkedir. Nagazaki ve Hiroşima’a attığı iki atom bombasıyla yüz binlerce insanı buharlaştırmıştır.
Vietnam, Irak, Afganistan, Nikaragua, Panama, Suriye, Lübnan gibi ülkeleri fiili olarak işgal etmiş Türkiye dâhil onlarca ülkede askeri, ekonomik, siyasi yollarla darbelerde bulunmuştur. Yerine göre üstü örtülü askeri operasyonlarda bulunmuştur.
Rusya-Ukrayna Savaşında da aktif olarak rol almaktadır. Dünyanın onlarca ülkesinde askeri üslerle buralarda adeta bir işgalci konumundadır.
‘Özgür dünya, İnsan Hakları’ sloganlarıyla ülkeleri işgal etmiştir.
Batı dünyasının ve özellikle İngiltere’nin politikaları ve koruması altında kurulan Siyonist işgal rejiminin en büyük hamisi olmuştur. Ne pahasına olursa olsun, bu hamiliğini terk etmemiştir. BM’ye gelen kararları siyonistler lehine veto etmiştir.
Aksa Tufanından itibaren Siyonistlerin Gazze’de uyguladıkları soykırımın destekçisi ve esas failidir.
Suriye’nin Siyonist rejim lehine dizayn edilmesi ve tehdit unsuru olmaması için habire çalışmaktadır.
ABD’de şahıslara bağlı politikalar değil, sistemin politikaları yürürlüktedir. Gelen başkan hangi parti ve kim olursa olsun bu sisteme uymak zorundadır.
Trump, Riyad’da ‘Batılı müdahalecilerin Orta Doğu'ya uçup nasıl yaşanacağı ve kendi işlerinizi nasıl yöneteceğiniz konusunda dersler verdiği günler geride kaldı…’ sözlerini sarf etti.
Sormazlar mı, Ey Trmup, daha birkaç gün önce üç Arap ülkesinden 3.2 trilyon doları cami önlerinde sadaka olarak mı topladın?
Zorbalığı bir kenara bıraksan, ümmetin trilyonarını sana peşkeş çeken o hainler, askeri darbelerle halkların başına bela ettiğin darbeciler bir saat dahi o koltuklarda kalabilir mi?
Zorbalığın olmadan Siyonist rejim 24 saat ayakta kalabilir mi?
İşgalin bir nişanesi ve zorbalığın bir nişanesi olan askeri üs ve limanlar, halkların özgür iradesiyle mi kuruldu ve yerinde kalıyor?
ABD dahil herkes biliyor ki İslam âleminde en çok nefret edilen ülke ABD’dir. Aksa Tufanı’ndan sonra bu nefret zirve yaptı. Bu durum sürdürülemez… sürdürülebilirliğin çok üstüne çıktı.
ABD, dünya hakimiyetini sürdürebilmesinin İslam coğrafyasına hâkim olmaktan geçtiğini iyi biliyor. Bunu yapmadan Rusya ve Çin ile Pasifikte mücadele edemez, asla başarılı olamaz.
Bu nefreti azaltmak, Filistin meselesini sürdürülebilir bir noktaya getirip bütün gücü ve dikkatini Çin’e vermek istiyor.
Bunun için de yaldızlı sözler sarf ederek kendine uşaklık edecek yapacak yerli aktörleri onore etmeye çalışıyor.
Mazlumlar bu sözlere kanmamalı, ABD, eski ABD’dir. Değişen hiçbir şey yok.