Yaklaşım Tarzı ve Üslub-u Beyan
Her işin bir adabı ve her sözün de üslubu olmalı. Hele bu iş İslami bir faaliyet, başka insanlara dini tebliğ etmek gibi bir iş ise edep ve adab ile üslub-u beyanın ehemmiyeti katbekat artar. Üslup insanın samimiyetinin ve güzel ahlâkının da göstergesidir. Eskiler şöyle demiş: “Üslub-u beyan aynıyla insan” Yani kişinin ifade tarzı, muhataba yaklaşım biçimi onun kişilik ve ahlâkının kendisidir”. Bediüzzaman Said Nursi’(ra)den nakledilen bir hatıra şöyledir: Hz. Üstad, öğrencilerinden Molla Resul’e hitap ederek:
“Kardeşim, size günahkâr bir genç teslim edilse, bütün imkân sizin elinizde olsa, ‘Bunu ıslah ve terbiye edin’ denilse, siz ne kadar uğraşsanız genç namaz kılmasa, oruç tutmasa, şerî kuralları uygulamasa, ne yaparsınız?” der.
Orada bulunan âlim ve fazıl zatlar:
“Seyda! Vallahi bu feraizi yerine getirmezse biz önce tehdit ederiz, olmazsa döveriz. Daha da olmazsa o genci hapsederiz. Çünkü şeriat buna izin vermiştir.” derler.
Üstad onlara hitaben:
“Kardeşlerim! İşte burada benim fikirlerimle sizinki uyuşmuyor.” dedi.
Orada bulunanlar:
“Peki, siz ne yapardınız?” diye sordular.
Üstad Bediüzzaman şu cevabı verdi;
“O gence önce iyilikle söylerim. Sonra, ‘Farzları yaparsan seni hediyeyle taltif ederim’ derim. Yine yapmazsa, bir tarafa çekilip ağlayarak, ‘Ya Rabb, bu genci yakma, merhamet et! Çünkü ıslah etmek Senin elindedir!” diye yalvarırım. Sizinki neye benziyor biliyor musunuz? Arkadaşınızla harbe gittiniz. Arkadaşınız kaza eseri düşmana esir düştü. Onu kurtarmaya çalışmayıp ‘İyi oldu, yakalanmasaydı’ demeye benzer. Veya gezmeye çıktınız. Arkadaşınız suya veya bataklığa düştü. Elinden tutup çıkartır mısınız, yoksa bir tekme de siz atıp ‘İyi oldu, düşmeseydin’ mi dersiniz? İşte, mühim olan onu Cehennemden ve bataklıktan kurtarmaktır."
Allah hepimize bu bilinci nasip eylesin.
Yaklaşım tarzıyla ilgili olarak da şu güzel hatıraya bakalım:
Avrupa’daki davetçilerden biri anlatıyor: “İtalya’nın kırsal alanlarındaki bir yolda arabamız arıza yaptı. Arabayı tamire çalışırken Katolik bir papaz yanımızda arabasını durdurdu. Müslüman olduğumuzu hissedince yardım talebimizi kabul etmediği gibi: “Dua edin Muhammed gelsin arızanızı gidersin.” diyerek bizimle alay da etti. Çok geçmeden arabamızın arızasını giderip yola devam ettik. Birkaç kilometre gitmedik ki, bir de baktık o papazın arabası da arızalanmış. Durduk selam verdik ve arızayı gidermek için çaba gösterdik. Cenab-ı Hakk’ın yardımıyla arabasının arızasını giderdik. Bu arada papazın, soğuk terler döküp mahcup kaldığını görünce ona: “Size yaptığımız bu yardım bizim bir iyiliğimiz değil, o dinimizin bize emrettiği bir şeydir.” dedim ve ayrıldık.
Çok geçmeden bu papaz ve beraberindekilerin Müslüman oldukları haberini aldık. Oysa biz onlara İslam’dan bir tek kelime dahi konuşmamıştık.
Şunu hiç unutmayalım: Karşılıksız, samimi olarak bir iş yaparsak, hayırlı sonucunu hemen görürüz. Ve şunu hiç ama hiş unutmamalıyız: İnsanları sözümüzle değil, davranışımızla İslam’a davet edelim.