Bazen okuyup çevirilerini yaptığım hikmetli parçaları siz değerli okurlarımızla da paylaşıyorum. Umarım yararlı oluyordur. Şu zamanda okuma şevkimizi azaltmış birçok olumsuzluklar var. Okuduklarımızın çoğu da siyasi, ekonomik ve diğer dünyevi konulara ait maalesef. Aslında her gün bir parça Kur’an-ı Kerim ile beraber tefsiri hükmündeki hikmetli yazıları okumayı ihmal etmememiz gerekir diye düşünüyorum.

Buyurunuz okuyalım:

“Nimet, sadece yüksek bir maaş ve özellikli bir işe sahip olman değildir.

Uzun bir zamandan beri hasta olmadıysan bu bir nimettir.

Kimi zaman ilaç kullanmadan iştahla yemek yiyebilmen nimettir.

Bazen de seni seven, ilgi duyan yakınlarının içinde olman nimettir.

Ya da sana destek olup acını hisseden gerçek bir dostunun olması bir nimettir.

Yahut nefsini arındırmaya yönelik çaba ve gayrete sahip olman bir nimettir.

Ve daha önemlisi ise inancını sapmalardan birçoklarının düştüğü fitnelerden koruman bir nimettir.

Hasılı kelam rızık, herhangi bir servete sahip olmakla sınırlı bir şey değildir.

O halde Allah’a hamd et. Seni her taraftan kuşatan ama farkında olamadığın sayısız nimetlerin farkında ol”.

Şiirin bazısı hikmettir:

“Alnımın üst tarafında beyazlanmış bir saç teli gördüm.

Aman ecelim mi yaklaştı diye onu hemen yoldum

Beyazlamış saç teli bana şunu dedi: “Beni tek başıma zayıf sanıp kopardın.

Sandın ki ben tek başımayım ??!”

Sıkı dur da arkamdan gelen orduyu gör. (Liqailiha)

“Şayet insan bilseydi zamanın kendisi için neler sakladığını,

Belki de kaçıp terk edecekti o habire peşinden koştuklarını

Kalp ne de çok aşıktır kendisini helak edecek şeylere!

Ey kalp! Senin hayrınadır ancak O’nun seçtikleri.

Rahatın yarısı başkalarını gözetip durmaktan el çekmektedir.

Edebin yarısı seni ilgilendirmeyen işlere bulaşmamandır.” (İmam Şafii ra)

Kendini başkalarıyla kıyaslama:

“Hikâye o ki, çiftçinin birinin iki merkebi vardı. Bir gün yük taşırken birinin üzerine tuz dolu bir torba, diğerine de içi boş bir kazan yükledi. Yol uzun olunca tuz yüklü merkep çok yorgun düştü. Zira yükü hayli ağırdı. Kazan yüklü merkep ise halinden razı ve mutluydu.

Yükü ağır olan merkep yorgunluğunu gidermek için geçtikleri yolun kenarındaki bir gölete daldı. Birazcık suda kaldı. Göletten çıkınca bir oh çekti zira sırtındaki tuz torbasının çoğu erimiş ve hayli hafiflemişti yükü. Kazan yüklü merkep, arkadaşının sevinç ve mutluluğunu görünce o da gölete atladı. Sırtındaki boş kazan su dolunca ağırlıktan sırtı neredeyse yere değecek oldu. Ve olduğu yere çöktü kaldı.”

Kıssadan Hisse:

“Başkasına yararlı olan şey kimi defa sana yararlı olmaz, bilakis zararlı da olabilir. Kendini başkasıyla kıyaslama. Çünkü herkesin ölçüsü aynı değildir”.

Tecessüs (Gizli saklı şeyleri öğrenme merakı):

“Hikmet ehli bir zat şöyle demiş: Beni hiç kimse susturamadı ama bir bayan hariç.

Elinde üstü kapatılmış bir tabak taşıyordu. Ona sordum: “Tabağın içinde ne var?”

Bunun üzerine bayan şöyle dedi “Peki ben tabağın üstünü neden kapattım?”

Ben kadının bu cevabına günün sözü demiyorum, belki bütün bir hayatımın en etkili sözü oldu diyorum.

Kapalı olan herhangi bir şeyi açmaya uğraşma. Herhangi bir şahsın diğer yüzünü araştırıp sorma. Hepimizin bilinmesini istemediğimiz bir tarafımız var elbette. İnsanların gizli kalan hallerini öğrenme merakı, onlar hakkında kötü zanlara düşmenin ve onlara zulmetmenin de yolunu açar.

Kur’an buna dikkat çeker ve “Birbirinizin gizli saklısını da asla araştırmayın” der.” (Hucurat,12)