• DOLAR 34.72
  • EURO 36.545
  • ALTIN 2948.197
  • ...

Gazze’de verdiği kayıplar nedeniyle iç kamuoyunda itibarını kaybeden israil rejimi ve ordusu, güven tazelemek ve kaybettiği itibarını yeniden kazanmak için önce Hizbullah’a karşı siber saldırı başlatmış, ardından da Lübnan’a yönelik hava bombardımanlarıyla savaş açmıştı. İşgalci israilin başlattığı bu savaşın en büyük hedefi, Hizbullah’ın tamamen yok edilmesi, böylece kuzeyden kendisine gelecek tehditlerin ortadan kaldırılmasıydı. Ekim ayının başında başlayan bu saldırılarda, karadan Lübnan’a girmeye teşebbüs ettiyse de Hizbullah’ın kuvvetli direnişi nedeniyle geri çekilmek zorunda kalmıştı. Ancak, her zamanki gibi bütün uluslararası anlaşmaları çiğneyerek hava operasyonlarını devam ettirmiş ve tıpkı Hamas’ın karşısına çıkmaya cesaret edemeyen işgalci ordusunun halkı bombalayarak Hamas’ı teslime zorlaması gibi, Lübnan halkına karşı katliamlarda bulunarak Hizbullah direnişçilerini yıldırma taktiği uygulamıştı.

Lübnan’ın gayri resmi silahlı kuvvetleri hükmünde olan ve işgalci israilin saldırılarına karşı hükümet tarafından Lübnan’ı savunmakla görevlendirilen Hizbullah’ın, Hasan Nasrallah başta olmak üzere birçok önde gelen yöneticisini kaybetmesiyle büyük bir yara aldığını kabul etmek gerekiyor. Buna rağmen Lübnan’ın güneyinden kara harekâtıyla girmesini engelleyici bir direniş sergilemiş ve sadece hava harekâtına mahkûm etmeyi başarmıştır. Hizbullah’ın direnişi karşısında gerilemiş, askeri anlamda büyük darbeler almış ve bu savaşta daha fazlasına erişemeyeceğini anlayınca ateşkese razı olmuştur. Ancak Lübnan ile işgalci arasında imzalanan ve 27 Kasımda yürürlüğe giren 13 maddelik anlaşmanın içeriğine bakıldığında, Lübnan hükümetinin Hizbullah’ın tasfiyesine razı olduğu ya da ettirildiği anlaşılmaktadır.

Anlaşmanın neredeyse tüm maddelerinin, Lübnan’ın içişlerine müdahale eden ve içişlerini tanzim edici tarz ve üslupta yazıldığını kabul etmek gerekmektedir. Anlaşma, adeta Lübnan devletine görevler vermekte, Lübnan ordusunun nerelere konuşlanacağını, nerelerde görev yapacağını, görevinin ne olacağını dikte etmekte, devlet dışı silahlı gruplara (yani Hizbullah’a) karşı tedbirler alınmasını istemektedir. Bu maddelere göre işgalcinin yapması gereken bir ödev bulunmamaktadır.

Bu anlaşma, örtülü bir şekilde Hizbullah’ın tasfiyesini hedeflemekte, böylece Lübnan’ı israil terörüne karşı koruma kapasitesine sahip tek gücü de bertaraf etmeyi amaçlamaktadır. Anlaşmanın maddeleri uygulandığında, artık Lübnan, işgalci için kolayca yutulacak bir lokmadan ibaret olacaktır. Bununla beraber Hizbullah’ın ateşkes anlaşmasından memnuniyet duyduğunu not etmekle beraber, “Savaşçılarımızın gözleri, düşmanın sınır ötesindeki hareketleri ve geri çekilme süreci üzerinde olacak, elleri ise Lübnan'ın egemenliğini savunmak üzere tetikte kalacaktır" şeklindeki açıklamasıyla da işgalciyi tehdit etmeye devam ettiğini ve Lübnan’ın geleceğinde var olmayı sürdüreceğine yönelik kararlılık gösterdiğini belirtmeliyiz.

İşin çok daha acı tarafı, 14 ayı aşkın bir süredir her türlü zulme, soykırıma, yıkıma, bombardımana, açlığa, susuzluğa, soğuğa, sıcağa rağmen direnişten en küçük bir taviz vermeyen Gazze’nin durumu ortadayken, Lübnan’ın iki aylık bir savaşa tahammül göstermeyip böylesine teslimiyetçi bir ateşkese imza atmış olmasıdır. Savaşın kötü olduğunu ve ateşkesin savaştan daha güzel olduğunu kabul etmekle beraber, savaş işgalcinin aleyhinde seyrederken Lübnan’a görevler yükleyen böylesi bir anlaşmanın pek de sevindirici olmadığını söylemek lazımdır. Gazze’nin yiğit evlatları direnişten taviz vermiş olsalardı, aylar öncesinden bundan daha iyi bir anlaşma sağlayabilirlerdi.

Topraklarını çalan terör rejimi israili yıkmaya ahdetmiş, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı özgürlüğüne kavuşturmayı en büyük hedef olarak seçmiş, Filistin topraklarını işgalden kurtarmaya yemin etmiş Gazze’nin yiğit evlatları direnişe devam ediyor. Gazze, bombalar altında yaşam savaşı vermesine, açlıkla pençeleşmesine, soğukla savaşmasına rağmen ahdinden, hedefinden ve yemininden geri adım atmayı aklından bile geçirmiyor. Var olasın Gazze! Var olasın HAMAS! Var olasın Direniş!