Takvim yaprakları bir bir düşüp giderken zamanın içinden süzülüp gelen müstesna bir iklime giriyoruz: Mübarek üç aylar… Receb, Şaban ve Ramazan. Bu aylar, sadece günlerin art arda dizildiği sıradan bir zaman dilimi değildir; aksine insanın kendisiyle, Rabbiyle ve hayatın hakikatiyle yeniden yüzleştiği bir iç muhasebe mevsimidir. Modern hayatın gürültüsü, telaşı ve bitmek bilmeyen koşuşturması içinde yorulan ruhlar için üç aylar, ilahi bir nefes, bir silkiniş, bir iç muhasebe, bir durak ve yeniden bir toparlanma çağrısıdır.
Yıl boyunca farkında olarak ya da olmayarak işlenen hatalar, ihmal edilen sorumluluklar, yarım kalan dualar ve ertelenen tövbeler, insanın kalbinde ağır bir yük hâline gelir. Kalp, zamanla paslanır; vicdan, hataların ağırlığı altında ezilir; ruh, dünya telaşının kalabalığında letafetini kaybeder. İşte üç aylar, bu yorgunluğu fark etme ve onarma ayları, bir nevi ruhun bakım zamanıdır. Nasıl ki beden yorulduğunda dinlenmeye, tedaviye ve ilgiye muhtaçsa; ruh da ibadetle, zikirle, dua ve tefekkürle dirilmek ister.
Bu aylar, Allah’a yaklaşmanın daha mümkün, rahmetin daha yakın, affın daha umut verici olduğu zamanlardır. Gökyüzünün kapılarının ardına kadar açıldığına inanılan bu mübarek iklimde, edilen dualar daha derin, gözyaşları daha samimi, niyetler daha sahicidir. İnsan, kendi acziyetini daha çok hisseder; ne kadar muhtaç olduğunu ne kadar eksik kaldığını daha açık görür. İşte bu fark ediş, gerçek dönüşümün başlangıcıdır.
Üç aylar; sadece daha fazla namaz kılmak, daha çok oruç tutmak ya da daha uzun dualar etmekten ibaret değildir. Asıl mesele, kalbi onarmaktır. Kırılan gönülleri tamir etmek, küslükleri bitirmek, hak ihlallerini telafi etmek, kibri, öfkeyi ve bencilliği törpülemektir. Bir tebessümün sadaka olduğunu hatırlamak, bir yetimin başını okşamanın, bir mazlumun duasında yer almanın değerini yeniden idrak etmektir. Çünkü ibadet, insanı insan yapan ahlakla tamamlanmadıkça eksik kalır.
Bu aylar, Müslümanın manevi yolculuğunda yol azığıdır. Uzun ve meşakkatli ömür yolcuğunda, insanı ayakta tutan, düşse de yeniden kalkmasını sağlayan güçlü bir destektir. Receb ayı bir uyanış gibidir; kalp yavaş yavaş silkelenir. Şaban, hazırlık ayıdır; ruh Ramazan’a doğru yol alır. Ramazan ise zirvedir; sabrın, paylaşmanın, arınmanın ve kulluğun en yoğun yaşandığı zaman dilimi.
Belki de üç ayların en büyük hediyesi, insana durmayı öğretmesidir. Bir an durmak, susmak, düşünmek ve kalbine kulak vermek… Hayatın gürültüsünde kaybolan insan, bu aylarda kendini yeniden bulma fırsatı yakalar. Neyi ihmal ettiğini, neyi yanlış yaptığını, neyi düzeltmesi gerektiğini daha net görür. Kendine bakmasını, nerde olduğunu, nerede durduğunu, kalp ayarlarının bozulup bozulmadığını, dünya ahiret dengesinde terazi kefesinin ne tarafa doğru ağır bastığını görmesini sağlar.
Eğer üç ayları sadece takvimde işaretli günler olarak değil, ruhumuzu besleyen ilahi bir davet olarak görürsek; bu bereketli zaman dilimi sadece bugünlerimizi değil, bütün bir ömrümüzü aydınlatır. Çünkü arınan bir kalp, nereye giderse gitsin huzuru da beraberinde taşır. Üç aylar, bize bu huzurun yolunu göstermek için gelir. Mesele, o yolu fark etmek ve samimiyetle yürüyebilmektir.