• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

14 Mayıs’a iki gün kaldı… Bu seçim Türkiye yüzyılı için bir dönüm noktası olacak. Ya Türkiye’ye 21 yıllık iktidarı döneminde ülkeyi uluslararası alanda birinci lige taşıyan, 2023’le birlikte 2053 ve 2071 hedefi olanlar kazanacak.. Ya da hiçbir zaman bu millete hizmet etmedikleri gibi bu milleti kendine hizmetçi gören ve gelecek hayali kuramadıkları için ‘Eski Türkiye’ saplantılı kör zihniyet kazanacak.

Milletine hizmet edip ülkeyi batının müstemleke konumundan kurtarıp tam bağımsızlığa yürüyen politikaları halkın teveccühüne mazhar olan, batının etkisinin kırılmayla birlikte güçlü bir Türkiye’nin dünya dengelerini değiştirebileceği endişesi, küresel şer güçleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı konumlanan 7’li koalisyonu desteklemeye itmiş durumda.

Bu konuda aleni düşmanlığını sarf etmekten çekinmeyen batı basını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik manipülasyonlar yapmaktan, kirli algı operasyonlarından geri durmuyor.

Hatırlanacağı üzere ABD destekli 15 Temmuz hain darbesinin başarısız olmasından çok sonra ABD başkanı Joe Biden’in bir takım analistlerle yaptığı mülakatta Türkiye için sarfettiği görüşleri çok konuşulmuştu. Erdoğan karşıtı Biden, Türkiye’yi istedikleri kıvama darbeyle getiremedikleri için seçimlere müdahaleyle isteklerine ulaşabileceklerine işaret ediyordu. İnternette kayıtlar duruyor, isteyen bakabilir.  

Akılları çıkardan başka bir şeye çalışmayan eli kanlı sömürgeci zihniyetin tescilli İslam ve Müslüman düşmanlığının yanı sıra şimdiye kadar dünyaya hiçbir fayda sağlamayan bu insanlık düşmanlarına karşı her daim teyakkuzda olmak gerektiğini unutmamak gerekir.

Geçtiğimiz yıldan itibaren hazırlığı yapılan seçimler için CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun önce İngiltere ziyareti, sonra Amerika ziyaretiyle birlikte kayıp sekiz saatin, 7’li masaya yönelik semereleri de yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Amerika’ya göbekten bağlı Pensilvanya şakirtleri ile Kandil’in Duran’ı, Hozat’ı, Demirtaş’ı, canhıraş bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olduğu 7’li masayı kurtarıcı görüyor.

İngiliz The Economist, Fransız Le Point ve Alman Der Spiegel dergileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik haddi aşan başlık, görsel ve analizler yayınlayarak düşmanlıklarını alenileştirdiler.

Firari Can Dündar’a göre de 14 Mayıs seçimleri herhangi bir seçim değil; ölüm kalım meselesi. Dündar, Alman istihbaratı BND korumasında Alman devlet televizyonuna çektiği 43 dakikalık belgeselde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine kişisel düşmanlık sergilediğini iddia ediyor. FETÖ'nün firari tetikçileri Cevheri Güven, Ahmet Dönmez ve İsveç’te bulunan PKK destekçisi İranlı eski vekil Amineh Kakabaveh ile yaptığı röportajla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeyi diktatörlükle yönettiği yalanını işliyor.

Ayrıca Arjantin'de hapis yatan FETÖ'cü Hablemitoğlu sanığı Serkan Kurtuluş ile de cezaevinde görüşen Dündar, Türkiye’yi uluslararası anlamda ihlallerde bulunan, muhalif düşünenlerin ise hiçbir şekilde can güvenliğinin olmadığı bir ülke olarak tanıtarak dezenformasyonda bulunuyor.

Türkiye kamuoyu, Can Dündar’ı FETÖ’cülerle birlikte devlet sırlarını ifşa ederek casusluk faaliyetleri sergilediği tutumuyla hatırlıyor. Avrupa’da Alman istihbaratı BND eşliğinde sözde gazetecilik faaliyetleri kapsamında Türkiye karşıtı kampanyalar sürdürüyor olması da gizli/saklı değil.

 

 

Sözde gazeteci Cevheri Güven’i, FETÖ’nün Nokta dergisinin kapağında yayınladığı montaj fotoda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı şehid tabutunun önünde selfi çeker gösterdiği ahlaksızlığıyla hatırlıyoruz. Dündar’ın çektiği belgeselde namuslu bir gazeteci üslubu takınan Cevheri’nin uzunca bir süredir yürüttüğü işi ise milletin yatak odası görüntülerini yayınlamak. Montajlanan ya da elde ettiği görüntülerin kaç devletin ajanlarınca elde edildiğini söylemeye gerek yok sanırım. 

Bu ahlaksızların son icraatı ise seçime iki gün kala Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’yi, cumhurbaşkanı adaylığından çektirecek kumpas-şantaj yapmak oldu. Bunu Kılıçdaroğlu lehine yaptılar ancak bunun ters teptiğini sandıklar açıldığında fark edecekler ama iş işten geçmiş olacak.

Belgeselde ayrıca FETÖ, Pkk mensuplarına yönelik dünyanın birçok ülkesinden nasıl operasyon yapılarak kaçırıldıklarını işleyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi otokrat kişiliği ile yönettiğini iddia ederek sözde gazetecilik adı altında casusluk faaliyetlerini sürdürüyor.

Belgeselin sonunda Türkiye’den kaçan firari Pkk ve FETÖ’cülerle buluşarak yaptıkları toplantıda konuşan Can Dündar, 14 Mayıs seçimlerinin hem kendileri için hem cezaevindekiler (Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi isimler) için ölüm kalım meselesi olduğunun altını çiziyor. Dündar, Türkiye’de yapılan seçimi demokrasi ile otokrasi arasında bir seçim olarak tanımlarken, kendi oluşturdukları kamuoyu yoklamalarına göre Erdoğan’ın kaybedeceği hayalini dillendiriyor ve çok büyük koalisyon dediği 7’li masayı Türkiye’ye dönmenin vizesi olarak görüyor.

Dündar'ın otokrat diye karaladığı Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 yıldır iktidar gücü olmasına rağmen bu gücünü kötüye kullanmadığı gibi sandığa eşit şartlarda gitmesi de otokrat olmadığını kanıtlıyor zaten. Ancak Dündar’ın desteklediği 7’li koalisyon bileşenlerinin seçime özgürce gidiyor olmakla beraber muhalefette olmalarına rağmen “Yargılayacağız, asacağız” gibi bir karşılık da görmemiş hadsiz cüretkarlıklarını nereye oturtacağız bilmiyorum.

Halkın oylarıyla seçilen Şehid Muhammed Mursi’nin ülkesi Mısır’da, seçimlerde partisi birinci çıkan hapisteki Gannuşi’nin ülkesi Tunus’ta halkların kazanımına darbe indiren azınlık kirli zihniyetleri destekleyenlerin Amerika’nın başını çektiği batı emperyalizmi olduğunu tüm dünya biliyor. Aynı senaryoyu Türkiye için 15 Temmuz’da darbe girişimiyle başaramayan şer güçler ve tüm yerli taşeronları şimdi birleşmiş, 14 Mayıs’ta intikam almanın hesaplarını yapıyor. 15 Temmuz darbecilerine fırsat vermeyen Allah, (c.c.) 14 Mayıs’ta da bu ülkeyi emperyalistlere peşkeş çekecek ittifaka yenilgiyi yaşatır inşallah.

Bir yanda geçmişi karanlık hiçbir hizmeti olmayan verdiği vaatler hep yalan çıkan CHP zihniyeti var. Diğer yanda iktidara geldiği günden bugüne yaptığı hizmetlerle Türkiye’yi inşa ve ihya eden ümmet coğrafyasının bel bağladığı bir Erdoğan var.

Pazar günü yapılacak seçim, Türkiye’yi tahakkümü altında tutmak isteyen emperyalistlere bel bağlayan 7’li koalisyonla, halka hizmetin hakka hizmet olduğu anlayışıyla ülkeyi tam bağımsızlığa taşımaya çalışan Cumhur İttifakı arasında geçecek. Sandıktan bu halkın inancıyla, kültür ve değerleriyle barışık, adaletle yönetecek liyakat ehlinin çıkması dileğiyle…