• DOLAR 34.466
  • EURO 36.358
  • ALTIN 2870.619
  • ...

Filistin, üçüncü intifadaya hazırlanırken ve üçüncü bir intifadanın ayak sesleri işitilirken İslam Ümmeti ne yapıyor?

İslam Ümmeti sağır, İslam Ümmeti kör,  İslam Ümmeti dilsiz…

İslam Ümmeti, adeta üç maymunları oynuyor. Bu tabloya bakıldığında ümmet olma şuur, bilinç ve refleksini yitirmiş bir yığınla karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Şuurlu bir Ümmet yerine; şuurunu yitirmiş, savrulan, dünya siyasetinde rolünü oynayamayan bir Ümmet…

Müslümanlar stratejik hesap karmaşası içinde, siyasal hesapların karanlık dehlizlerinde, girdaplarında kaybolmuşken İslam düşmanları kaldıkları yerden hedeflerine emin adımlarla ilerliyor. İslam ve insanlık düşmanları, bütün imkânlarını seferber etselerdi Ümmeti bu hale getiremezlerdi. Ama şuurumuzu yitirmenin beraberinde getirdiği savrulmuşluk, bu Ümmetin her bir azasını bir kutba savurdu. Şimdi edilgen bir rol ile savrulduğumuz bir kutbun bir parçası olmaya çalışıyoruz. İşte Ümmetin hali kısaca bu şekilde özetlenebilir.

Ümmet olamayışımızın bedelini, “bünyanı mersus” hakikatini idrak edemeyişimizin bedelini çok ağır bir şekilde ödüyoruz. Bu bedeli mazlumlar ödüyor, kadınlar ve çocuklar ödüyor. Gezegenimizde en fazla Müslümanlar mazlumiyet yaşıyor.

Ümmet olamayışımızın bedelini en ağır şekilde ödeyen coğrafyaların başında Filistin ve hassaten Gazze geliyor. Evet, ümmet olamayışımızın, İlahi düsturlarla vücut bulmuş siyasi ve sosyal yapıları oluşturamayışımızın bedelini Gazeli mazlumlar ödüyor, kadınlar ve çocuklar ödüyor.

İsrail`in siyonizm hedeflerinde herhangi bir değişiklik yokken ve Filistin`i Yahudileştirme yolunda Kudüs`ü Yahudileştirme yolunda hedeflerine emin adımlarla ilerlerken İslam dünyasında bu siyonist yayılmacılığa karşı yeni bir mevzi alınmıyor. İslam Ümmeti siyonistlerin talan ve işgalleri karşısında kendi ellerine zincir ve ayaklarına prangalar vurmuştur. Adeta mevcut durum kanıksanmıştır. Sanki bu durum Filistin`in değişmez kaderiymiş ve hiçbir şey yapılamazmış gibi bir algı oluşmuş, oluşturulmuş.

Gazze`yi bir yandan siyonistlerin ve işbirlikçi zalim Sisi`nin ambargosu öldürürken diğer yandan Müslümanların gafleti, duyarsızlığı ve sessizliği öldürüyor. İslam Ümmetinin bu sessizliği, adeta durumu kabullenişi, ortak bir itirazın etkili bir şekilde yükseltilmeyişi siyonistleri daha da vahşileştiriyor, daha da cesaretlendiriyor.

Gazze`den İslam dünyasına yapılan bütün yardım çağrıları, insanlığa yapılan çağrılar karşılık bulmuyor. Kimse bu çağrıya ciddi anlamda kulak vermiyor. Gazze`nin boğazına uzanan ve nefessiz bırakan siyonist eli kırmıyor. Adeta Gazze kaderine terk edilmiş. Gazze`deki dram gittikçe ağırlaşıyor. En temel ihtiyaçlar giderilemiyor. Gıda sıkıntısı had safhada. Akaryakıt ve elektrik yok denilecek kadar az. İlaçlar neredeyse tamamen tükenmiş. Akaryakıt olmadığı için arabalar çöpleri toplayamıyor. Çöpler arıtılamıyor ve olduğu gibi Gazze sokaklarına salınıyor. Açlığın yanı sıra Gazze büyük bir salgın ve çevre felaketi ile karşı karşıya… Ve bu liste bu şekilde uzayıp gidiyor.

Siyonistlerin saldırıları, tutuklamaları ve talanları devam ediyor. Kışa girdiğimiz bu demde Filistin`in birçok yerinde çeşitli bahanelerle işgalci teröristlerce Filistinlilerin evleri yıkılıyor. Bu mazlum kardeşlerimiz kışa evsiz giriyorlar.

Cihad ruhunu yitiren İslam Ümmeti, sanki bütün bunlar olmuyormuş gibi davranıyor. İşgal altındaki Filistin topraklarının siyonistler tarafından gasp edilmesi kabullenildiği gibi bu işgalin her geçen gün genişlemesi de kabullenilmiş gözüküyor. Bu şartlarda bile İslam Ümmetinin izzet ve onur sancağını canları pahasına yükselten bu serdengeçtiler, üçüncü bir intifadaya hazırlanıyorlar. İslam Ümmetinin Filistin`de siyonistlerce ayaklar altına alınan ve toza toprağa karışan onurunu tutup kaldırmak için…

Ümmet olma şuurunu yakalamış bu Müslümanların her türlü imkânsızlığa rağmen Suriyeli mültecilere kucak açması, bir lokma ekmeklerini kardeşleri ile paylaşması tüm Müslümanlara ders olmalıdır. İsmail Heniyye, Gazze kapılarının Suriyeli mültecilere açık olduğunu bir kez daha yineledi. İşte bu nokta, İslam kardeşliği söyleminin kuramdan eyleme dönüştüğü andır. İslam kardeşliği edebiyatı yapıp ta Müslümanların sorunlarına sessiz kalanlar bu manzarayı görüp utanmalıdırlar.