SUMUD Filosu yolcularının uluslararası sularda, terör çetesi israilli korsanlarca, haydutça alıkonulması ve daha sonraki sorgulanma aşaması, çifte vatandaşlar meselesini tekrar gündeme taşıdı.

Sivil aktivistleri sorgulayan bazı siyonist teröristlerin çok net Türkçe konuşması ve kimilerinin de Türkiyeli olduğunu ifade etmesi, soykırım suçuna bulaşan çifte vatandaşların varlığını bir kez daha teyit etmiştir.

Madem ki israil bir terör devletidir ve yaptığı da en büyük insanlık suçu olan soykırım ise, bu tanımlamanın elbette bir karşılığı olmalıdır. Bu ifadeler, basit tanımlamalar değildir. Hukuk nezdinde böyle tanımlamaların öngördüğü cezalar mevcuttur. israil terör devleti ise o halde bu orduda görev yapan tüm askerler terörist muamelesi görmelidir. israil ordusu soykırımcı ise tüm askerler soykırımcı statüsündedir.

Şu an Türkiye vatandaşı olup israil terör devleti safında askerlik yapan binlerce israilli vardır. Ya da bu suça iştirak edip sokaklarımızda dolaşan binlerce azılı katil ve soykırımcı mevcuttur.

Bu soykırımcı katiller ellerini kollarını sallayarak sokaklarımızda dolaşmakla kalmıyor, sosyal medya hesaplarında halkımızı tahrik etmektedir. Hatta meydan okumakta, konum atıp vatandaşı kavgaya ve kaosa davet etmektedir. Herkesi, terör devletine bildirmekle tehdit eden bu lağım fareleri, hızlarını alamayıp açık bir şekilde, Türkiye ile çıkacak bir savaşta israilin saflarında yer alacaklarını söylüyorlar. Yakında Türkiye ile savaş olacağı kehaneti üzerinden vatandaşı tahrik edip vatandaşı hukuk dışına çıkmaya zorlamaktadır. Yani soykırım suçlusu olan bu katiller, katillikle yetinmeyip bir de provokatörlük yapıyorlar.

Buradan devlet adamlarını ve bilhassa cesur hukukçuları göreve davet ediyoruz. Aksi halde, bu katillerin, sabır sınırlarını aşan provokasyonları karşısında vatandaşlarımız daha fazla tahammül edemeyebilir.

Bu mesele, aynı zamanda bir milli güvenlik meselesidir.

Geçmişte israil ordusu ve istihbaratı saflarında görev yapan subay ve ajanların itiraflarına ve hatıralarına bakıldığı zaman, hem savaş hem de barış zamanlarında bu profile sahip şahısların kullanıldığı görülmektedir.

israil ile olası bir savaşta bu şahıslar sabotaj ve suikast başta olmak üzere, her türlü saldırıyı gerçekleştirebilirler.

İran, Lübnan ve Suriye örnekleri iyi incelenmeli ve ders çıkarılmalıdır.

israil ile bir çatışma çok da uzak bir ihtimal değildir. Hiç bir uluslararası hukuk tanımayan terör örgütü israil, her hangi bir bahane ile Türkiye'nin içinde veya Suriye'de, Türkiye'nin üslerine veya herhangi bir kurumuna saldırı düzenleyebilir.

İçerideki hain ve ajan unsurlar, siyonistlere her türlü desteği sağlayabilir.

Çifte vatandaş statüsüne sahip olanlar, onların ağı içinde olanlar ve etki sahalarına giren herkes potansiyel bir tehdittir. Bu hainler sürüsünün tüm boyutları ve ilişkileri ile takibe alınması ve gereken tedbirlerin alınması gerekir.

Geriye dönük HTS kayıtları, telefon ve saha dinlemeleri, yurt dışına giriş-çıkışlar, hesap hareketleri, ilişki içerisinde oldukları tüm şahıslar kontrol altına alınmalıdır.

Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak hukuk marifeti ile bu katiller kontrol altına alınmalıdır, hukuk önüne çıkarılıp ihanetin ve cürümlerin hesabı sorulmalıdır.

Tekrar ediyorum:

Bu bir milli güvenlik meselesidir.

Bu hain ve katillerin tehlikesini daha iyi anlamak için yıllar önce MOSSAD konusunda yazılan kitapların okunmasını yetkililerle tavsiye ediyorum.

HÜDA PAR'ın kanun teklifi derhal meclisten geçirilip yasallaşmalı ve bu zeminde, Türkiyeli maskesi takan siyonistlerin maskeleri düşürülmeli ve cinayet ve ihanetin hesabı sorulmalıdır.

Ey devlet yetkilileri, bu konuda icraatlarınızı bekliyoruz. Yarın çok geç olabilir. Böyle bir durumda, geciken ya da harekete geçmeyen tüm yetkililer mesul olur.