Sudan'da her geçen gün durum daha da kötüye gidiyor.

Küresel şer güçlerin ve onların İslâm Ümmeti içerisindeki vekil güçlerinin müdahalesiyle Sudan büyük bir dram yaşamaktadır. Sudan'ın altın gibi yeraltı zenginlikleri ve özellikle tarıma elverişli geniş arazileri, sömürgeci güçlerin ve onların gönüllü kölelerinin iştahını kabartmaktadır.

Çok geniş topraklara sahip olan Sudan öteden beri emperyalistlerin hedefinde idi. Son derece stratejik bir öneme sahip olan ve Afrika'nın kalbi sayılan Sudan'ın parçalanması için düğmeye basıldı. Sudan da Libya olma yolunda. Hatta insani kriz boyutu ile ufukta daha kötü bir senaryo olabilir. Küresel şer güçlerin bu asırda İslam Ümmetinin tamamı için öngördüğü senaryo Sudan’da da uygulanmaktadır. Artık bu sürecin tersine çevrilmesi adına siyaset aklı ve matematiği gereği; tüm İslam ülkelerinin karşı bir strateji etrafında bir araya gelmesi gerekir. Hiç şüphe olmasın ki, tüm ülkeler aynı senaryoya maruz kalacaktır. Bu durum sadece zaman meselesi ve şartların olgunlaşması ile alakalıdır. Sıranın kendisine gelmeyeceğini zannedenler, bu felaket senaryosu ile karşı karşıya kaldıkları gün, iş işten geçecektir. Sarı öküz hikayesinde olduğu gibi her birkaç yılda bir, bir İslam ülkesi bu operasyona maruz kalmaktadır.

Emperyalistler, tüm İslam ülkelerini birkaç parçaya bölmenin planlarını yapmaktadır. Bu devletçikler, askerî kudretten yoksun, biri birleri ile sorunlu ve emperyalistlerin himmetine muhtaç hale getirilecektir. Bu devletler, biri birleri ile savaşacaklar ve üstünlük sağlamak için emperyalistlere daha fazla yanaşacaklardır. Bu arada sömürge çarkı bütün hızı ile dönecek ve yer altı kaynakları ve yer üstü zenginlikleri tamamen talan edilecektir. Siyaseten Lübnan modeli uygulamaya konulacak ve devlet iradesi ve ciddiyeti ortadan kaldırılacaktır. Tam itaat ve biat stratejisi ile hareket edecek olan Körfez Emirlikleri modeli ile süreç taçlandırılacaktır. Böylelikle İslam Ümmeti, Dünya arenasında bir aktör olmaktan çıkacaktır. İslam Ümmeti kavramı ise bir soyut mefkure ve ütopyaya dönüştürülecektir. İşte onların hesabı bu iken, İslam Ümmeti bu meşum hesabı ortadan kaldırma gücüne ve potansiyeline sahiptir. Yeter ki ciddi bir irade ortaya konulabilsin. Bu ümmet, tarih içerisinde nice şeytanları dize getirmiş ve planlarını boyunlarına geçirmiştir.

İslam Ümmetinin herhangi bir devletine yapılan saldırı, herkese yapılmış sayılmalı ve ihtilaflar da hemen müzakere ve diplomasi ile çözülmeye çalışılmalıdır.

Sudan'da Ömer El Beşir'den şikayetçi olanlar ve onun devrilmesini isteyenler bin pişman olmuştur. Nice kez bu pişmanlık ifade edilmiştir. Emperyalistler, El Beşir’i indirmek için Abdülfettah El Burhan'ı kullandı. Bu sefer onu da devirmek için başkalarını kullandı. Sudan iş savaşa sürüklendi ve parçalanmanın eşiğine geldi. Tezgahın büyüklüğünü görün.

O halde iktidar ve toplumsal değişim ve dönüşümlerde çok daha iyi bir alternatifimiz yok ise binayı yıkmaya kalkışmayalım veya duvardaki tuğlaları çekmeye çalışmayalım. Yoksa çatı da duvar da yıkılır, herkes altında kalır. Hele emperyalistlerin mezkûr planı sözkonusu iken, daha iyi bir alternatif hazırlayıncaya kadar, kontrollü bir değişim süreci yürütmek en isabetli tercih olur. Bütün sıkıntı ve olumsuzluklarına rağmen... İslam ülkeleri haklı olsalar da bölgesel denklemlerin yıkılmaması ve herkesin enkaz altında kalmaması adına; yine İslâmî hareketler de içerden ülkelerin değişimini gerçekleştirmeye çalışırken, ülkelerinin emperyalist saldırılara açık hale gelmemesi adına; tüm devrim stratejilerini yeniden gözden geçirmeli ve devrim ve inkılap konseptlerini revize etmelidir.