Terör çetesi israil, ateşkese rağmen; soykırım, katliam ve insan hakları ihlallerine devam ediyor. Aynı zamanda siyonist işgal de devam ediyor. Sadece Filistin’de değil, aynı zamanda Lübnan ve Suriye'de de adım adım işgal ilerliyor. Bulduğu her işgal fırsatını değerlendiren terör çetesi, Suriye topraklarında ilerliyor. Şimdiden yirmiye yakın üs kuran israil, Suriye'nin içinde bulunduğu zor durumdan istifade ederek, 800 kilometre kare alanı işgal etti. Tüm uluslararası hukuk ve teamülleri ayakları altına alarak, Suriye'yi adım adım işgal ediyor. Şam'ın sadece 20 km uzağında olan işgal güçleri, büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bütün gelişmeler, israilin bölgede çok tehlikeli bir güç olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. israil bu çağa ve bu bölgeye ait olmayan haydut bir güçtür. Her hangi bir komşusunun zayıf düşmesi için sürekli çaba sarf etmekte ve zayıf düştüğü zaman da hiç bir kural tanımadan saldırıya girişmektedir. Tüm bölge ülkeleri bu tehlikeyi görmelidir. Bölge devletlerinin kaderi birdir. Bölgede devletlerden birisinin zayıflaması demek, diğer ülkelerin de stratejik olarak zor durumda kalması demektir.
Bugün bölge ülkeleri Filistin, Lübnan ve Suriye'ye sahip çıkmak zorundadır.
Bu ülkelerin parçalanması, bölgede diğer devletleri de kalıcı bir şekilde etkileyecektir. Bu itibarla; bölgesel tehdit ile mücadele etmek adına yeni bir strateji geliştirilmelidir. Bölge devletleri biri birine rakip olabilir ama asla düşman değillerdir. Tek düşman vardır; o da yayılmacı ve emperyalist emellere sahip israildir.
Suriye yönetimi de işgalden nasibini almaktadır. Lübnan Direnişi'ne giden silah yolları kesildiği halde bu durum siyonistleri memnun etmeye yetmedi. Bu politika ile hem Lübnan hem de Suriye zor durumda kaldı. Amerika ve israil, bölge ülkelerini karşı karşıya getirmektedir. israil ve Amerika'nın şerrinden emin olmak isteyen bazı ülkeler, komşu halkları zor durumda bırakmasına rağmen israili memnun edememektedir. Suriye ve Lübnan örneğinde görüldüğü üzere, bu strateji sadece düşmanın işine yaramaktadır. Bölge ülkeleri bu yanlıştan derhal vazgeçmelidir. Lübnan Direnişi'ne giden ikmal hatlarına müdahale edilmemelidir. Bölge ülkeleri ile yeni bir sayfa açan Suriye; İran ve Hizbullah ile de yeni bir sayfa açmalıdır.
Bölge ülkeleri, bölgesel stratejilerini yeniden revize etmeli ve fiili tehdit ve düşmana karşı siyasetin gereklerine göre hareket etmelidir.
Her şeye rağmen Gazze'deki ihlallere sessiz kalanlar, aynı tehdit ile karşı karşıya olduklarını bilmelidirler. Bölge ülkelerinin kaderi ortaktır ve Filistin, Lübnan ve Suriye hattında meydana gelen gelişmeler tüm bölgenin fay hattını tetikleme potansiyeline sahiptir. Garantör ülkelerden Amerika, israilin katliamlarının devamını garanti altına alırken; Mısır, Türkiye ve Katar ise daha fazla seyirciye benzemekte ve adeta misafir sanatçıları oynamaktadır. Bu ülkeler derhal kış uykusundan uyanıp aktif konuma geçmelidir. Görev tanımı, barışı koruma misyonu çerçevesinde tanımlanmış bir askerî güç bölgeye gönderilmeli ve ateşkes denetlenmeli, ihlaller engellenmelidir. Aynı zamanda bu güç, ateşkes anlaşmasında öngörülen miktardaki insani yardımın ulaşması konusunda da güvenlik şemsiyesi oluşturmalıdır.