• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

İslam ümmetinin bağrında kötü huylu bir tümör olarak varlığını sürdüren ve yayılma istidadı gösteren Siyonizm, "büyük israil" fikriyatı temelinde şekillenmiştir. Gazeteci ve politikacı kimliği olan Siyonist Oskar Rabinowicz, ABD ve AB ülkelerini ajite ederek Filistin ve ona komşu Müslüman ülkelerin toprağına göz dikip:"10 Milyon Yahudi'yi 25 000 km toprak üzerinde barındıramazsınız" sözleri Siyonistlerin dış politikasının mantığını büyük bir parlaklıkla ortaya koyan sözlerdir. Bu bağlamda işgal altındaki Filistin topraklarına daha çok Yahudi göçmenin yerleşmesi için daha çok toprak işgal edilmeliydi. 

 Mazlum Filistin halkının topraklarına göz dikip işgal eylemlerini sürdüren Siyonizm, Judaizmi bir din olarak değil de bir ulus veya bir devlet şekline sokmak amacı gütmektedir. Judaizm; Yahudi halkının, bireysel ve kollektif olarak, uluslararası uygulama kapasitesine sahip bir tek hukuka, yani Yahudi Hukukuna bağlılık inancını temsil eder. Burada doğal adâlet, İlahî vahiy, gelenek ve âdet üzerine kurulu hukuk, etrafını saran pozitif hukukla, kendisinin bir kusuru olmadan çatışmaya girer. 

   Siyonistler, kurdukları devletin varlığının devamı için askeri operasyonlarını sürdürmek zorundadır. Siyonist devlet, vatandaşlarına hayat sahası açıp huzur içinde yaşamaları için harp etmeye kendini mecbur hissediyor. Yahudi devleti kurulduktan sonra sınırlarına çekilme ya da sınırlarını belirleme diye bir şey söz konusu değildir. Çünkü terör devletinin tarihinde yer alan bütün saldırı ve olaylar, Siyonizm'in değişmez mantalite ve karakterinden kaynaklanmaktadır. 

   Siyonist rejim, Filistinlilerin elindeki son toprak parçasını da alana dek militarist ve genişlemeci politikalarından vazgeçmeyecektir. İşgallerine kılıf bulmak adına "vaad efsaneleri" ve sahte dinsel hikâyeler uyduran Siyonistlerin, Filistin topraklarının tamamını eritmeye çalıştıkları ortadadır. Doğrusu bu yaklaşım aşiret kafası ile yorumlanan vaad efsanelerinden öte bir şey değildir: 

"Mısırın nehrinden,  büyük Fırat ırmağına kadar uzanan bu ülkeyi senin nesline verdim." (Tekvin/XV,18)

   Bu efsaneden yola çıkan Ben Gurion, çok açık bir şekilde söyler: "Statükoyu devam ettirmek söz konusu değildir. Dinamik, genişlemeye yönelik bir devlet meydana getirmek zorundayız. Buradaki siyasi uygulama şu garip teoriyle birebir örtüşmektedir. Şöyle ki, toprağını zorla almak ve halkını kovmak, tıpkı Hz. Musa'nın halefi Yeşu'nun yaptığı gibi. (Uydurulmuş, Tevrat öğretileri ve geleneği ile tıka basa dolu olan Menahem Begin de) İsrail Peygamber'in toprağı israil halkına teslim edilecektir. Tamamı ve ilelebed" der. 

  Varsın Siyonist katiller cedlerine  vaad edilen "büyük israil" efsaneleriyle avunadursun. Korkunun ecele faydası yoktur. Şehirlerinde ölüm korkusuyla sabahlayan Siyonistlerin perçeminden tutulup cehenneme sürülecekleri günler yakındır. Hak hukuk bilmez ve uluslararası antlaşmalara riayet etmez bu gasıp çete, ABD ve Batı emperyalizminin ileri bir karakolu olarak yayılmacılık politikalarına devam etmektedir. Nihayetinde ABD'nin baskısıyla 11 Mayıs 1949'da Birleşmiş Milletlere alınan israil, ancak şu üç şartla kabul edilmişti:   

 1)Kudüs'ün statüsüne dokunmayacak; 

2)Filistinli Müslümanların evlerine dönmesine izin verecek. 

3)Taksim kararıyla tespit edilen sınırlara riayet edecek. 

İsrail, ABD'nin gücüne dayanıp İngilizlerin aklından ilham alarak BM'nin hiçbir şartına uymadı. Filistinliler, BM'nin bu zulmünü protesto edip kararı reddettiler. Derken israil, bundan yararlanarak yeni topraklara el koydu. Özellikle Filistin'in Yafa ve Akka şehirlerini işgal etti. Öyle ki tarihler 1949'u gösterdiğinde Filistin'in yüzde 80'ini zaten kontrol ediyordu. Hatta 770 bin Müslüman, terör metoduyla toprağından kovulmuştu bile... 

Ben Gurion'un  şu sözleri, israil'in kuşkuya yer bırakmayacak kadar gasıp, terörist ve kafatasçı olduğunun kanıtıdır. 14 Mayıs 1948'de Tel Aviv'de israil Bağımsızlık Bildirgesi'ni okuyan Ben Gurion; "Statükoyu korumak bahse konu değildir. Biz genişlemeye yönelik dinamik bir devlet meydana getirmek zorundayız" diyordu. Toprağı almak ve oturanları kovmak...  

Hülasa, Siyonistlerin bir hesabı varsa Allah'ın da bir hesabı vardır. Bu ümmetin medar-ı iftiharı el Kassam Tugaylarının izzetli direnişi ve duruşu karşısında korkuya kapılan 230 bin Siyonist israil'i terk etmiş bulunmaktadır. Rabbim, Siyonistlerin Gazze ve Filistin topraklarının tamamından zelilce kovuldukları günleri görmeyi nasip eylesin inşallah!