Allah’ın hükümlerinden gayrı değerler sistemi üzerine bina edilmiş bir adalet anlayışı, adaletsizlik ve zulüm olarak karşımıza çıkar. Hayat düsturumuz Kur’an’ın el-Araf ve el- Mü’minun Sureleri’nde insanlar hakka uymaz da hak insanların keyfi arzularına uydurulursa göklerdeki ve yerlerdeki düzenin ortadan kalkacağı bildirilmiştir. Adalet terazisinin dengede kalması için İslam’ın insanlığa sunduğu ilkeler ışığında hayatımızı idame ettirmemiz gerekir. Zalim yöneticilerin zulümlerine sağır ve bigâne davranmayan, üç maymunları oynamayan, dahası, yaşadıkları coğrafyalarda dilsiz şeytan olmama adına hakkı haykıran önderlere selam olsun!

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu takvaya daha uygundur.” (Maide:8)

Adaletli davranmak Allah katında insanlara en üst düzeyde değer kazandıran kulluk bilincinin bir yansımasıdır. Ferdî ve sosyal yapıda dirlik ve düzenliği sağlayan bir ahlâkî erdem olan adalet, sosyal hayatın en önemli denge unsuru ve teminatıdır. Allah(cc.) bu denge unsurunun bozulmaması için müminlere adaletle şahitlik etmelerini, herhangi bir topluluğa karşı besledikleri öfke yüzünden onlar hakkında adaletten ayrılmamalarını emretmiştir. Müminler, haksızlığı ortadan kaldırarak yerine hakkı ve adaleti ikâme etmek, bu husustaki faaliyetlere katkıda bulunmakla mükelleftirler. Kur’an’ın ana maksatlarından biri de adalet ilkesine dayalı ve hukuka güvenilen bir sosyal nizamı kurmaktır. Hukukun üstünlüğü esastır ilkesi pratikte üstünlerin hukuku esastır şeklinde tezahür ediyorsa böylesi bir hukukun temelinde adalet yoktur.

Toplumdaki dirlik ve düzenin sağlanması öncelikle hukuki adalete bağlıdır. Hukuk bir kişiye, bir zümreye göre şekillenmemelidir. İslam kültüründe “Adalet mülkün (devletin, hukukun, sosyal düzenin)temelidir” sözü çok yaygın bir özdeyiş halindedir. İslam dini sosyal ve hukuki adaleti, Müslüman toplumlar için en önemli ideallerden biri olarak göstermiştir. Adil bir toplum ve adil düzenle ilgili pek çok ayet ve hadis bulunmaktadır. Allah Resulü Hz. Muhammed(s. a. v):

“Adil devlet başkanı ve idareciler mahşer yerinde Allah’ın lütfuna ve himayesine mazhar olacakların öncüleridir” ve “Kıyamet gününde insanların Allah’a en sevgili ve en yakın olanı adil devlet başkanıdır” buyurmuşlardır.

Âlemlerin rabbi Allah, Resulünden insanlığa ilahi hakikatleri aktarmanın yanı sıra yeryüzünde adaleti hâkim kılmasını da istemiştir. Kur’an’da Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyrulmaktadır:

“…Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum…” (Şura: 15)

“…Eğer hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever.” (Maide:42)

“Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi emrediyor…” (Nisa:58)

Bu ayetlerde yaşadığımız dünyada adaleti yaymanın her Müslümanın görevi olduğu vurgulanmaktadır. Ölçüt belli yol bellidir. Rabbimiz, adaleti gerçekleştirme yolunda şahitlik ederken adil şahitler olmamızı emretmektedir. Hiç şüphesiz Nisa Suresi 135. Ayet-i Kerimesi yol haritamızın önemli kilometre taşlarından biri sayılmaktadır.

“Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın ve akrabanızın aleyhine bile olsa adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. (İnsanlar) zengin olsunlar, yoksul olsunlar Allah onlara sizden daha yakındır. Öyleyse siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

Dostlar, şahitlik kavramı sadece mahkemede şahitlikte bulunmak şeklinde anlaşılmışsa da bu ilke salt mahkemeyle sınırlı olmayıp, toplumsal ilişkilerde alınan karar ve yargıların tamamını ifade etmektedir. Politik, ekonomik, kültürel, doğrudan veya dolaylı bir çıkar uğruna gerçeklerin ve doğruların küçük de olsa bir kısmını görmezden gelmek, adaletten ayrılmak demektir. Adaletten ayrılan insanın İslam ile irtibatının kopmasının yanı sıra insanlıktan da irtibatının kopacağı bir hakikattir.

Allah Teâlâ’nın isimlerinden biri de “Adl”dir ve “çok adil, asla zulmetmeyen, hakkaniyetle hükmeden, haktan gayrısını söylemeyen ve yapmayandır.” Kıyamet günü adalet terazilerini kuran rabbimiz, hiç kimseye en küçük bir haksızlık etmeyecektir. En nihayet hesap görücü O’dur, hepimiz O’na hesap vereceğiz.