• DOLAR 34.622
  • EURO 36.71
  • ALTIN 2902.3
  • ...

Malum olduğu üzere birkaç zamandır karanlık odanın yaptığı kepazelikler, gündem olmaya devam etmektedir. Âlem duysun ki, Rasulullah(s.a.v) ve aziz dostları her zaman Müslümanların kırmızı çizgisi olmuştur, olmaya da devam edecektir. Dahası, Rasulullah biz Müslümanlara nefsimizden, ana ve babamızdan daha evladır. Efendimizin nefsi için asla hiç kimseden intikam alma yoluna gitmediği ümmetinin malumudur. Ancak söz konusu davası olunca durum değişmiştir. İslam ve onun aziz değerlerine saldırı noktasında hiçbir zaman tolerans göstermemiştir. Karanlık odalarında Efendimize salyalarını akıtma cüretinde bulunan bu kelp zihniyetlilere, bizler de kocaman bir  "hoşt!" diyerek O'nun safında olduğumuzu ilan ediyoruz.

Her şeye rağmen kardeşlerimizin, Peygamber (s.a.v)'in muhaliflerinin itirazları ve çamur atmaları karşısında- dün olduğu kadar bugün de- provokasyonlara gelmeden sabır ve istikamet üzere bulunmaları en doğru tavırdır. Rasulullah'ı bilmeyen bu ferasetsizlere; "İt ürür kervan yürür" atasözüyle cevap vermek, bana daha mantıklı gelmektedir. Çünkü Allah'ın Resulü meyveli ağaç gibidir. Meyveli ağacı taşlayanların da haddi hesabı olmaz. Ataları Ebu Cehil ve Ebu Leheblerin izinde sürünen karanlık oda zihniyetinin kıskançlığı, onları öyle kudurtmuş olmalı ki bugün aziz peygambere dahi dil uzatma cüretinde bulunabiliyorlar. Esfel çukurlarında debelenen  lağım zihniyetin karşı koyma ve sataşmaları bi iznillah bu kutlu yürüyüşü engelleyemeyecektir. Akıl ve iman sahibi insanlar, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan, hak bildikleri yolda peygamberlerinin izinde yürümeye her zaman devam edeceklerdir.

Aynen öyle, kervan yürümesine yürür de- sözüm ona- şu Diyar-ı İslam beldelerinde ortalığa salınan bunca itin varlığı ve havlaması kafamı kurcalıyor. Ne yazık ki itleri salmış yasa ve kanunlarla da taşları bağlamışlardır. Daha da kötüsü, bu kasabada İslam'a ve kutsallarına saldırmak fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirilirken, bu itlere taş atmak ise suç olarak addedilmektedir. Hatta  işin ucunda attığın taşların bedeli olarak yargılanıp hapsi boylamak dahi mümkündür.

Allah'ın nimetten yoksun kıldığı kâfirleri Kur'an'la ikaz edeceğim diyorum, lâkin kalpleri taşlaşmış, kulakları sağır kesilmiş, gözleri kör edilmiş ve şehvetleri akıllarını bürümüş bu hayvancıklara bir faydası olur mu acaba? Kur'an'a müracaat edildiğinde Kalem Sûresi`nin bidayetinde de görülüyor ki; her ne kadar Allah'ın Rasulü müşriklere hikmetle kitabı takdim etmekte ise de anlayan ve teslim olan var mı? Şimdi Peygamber'in güzel ahlak üzere bulunması dahi o karanlık odanın kudurmuş salyalı itlerini ikna için yetmiyorsa, problem her halde Peygamberde değil; problem ona deli, mecnun-haşa-eşkıya ithamında bulunan kişilerde değil midir?

Aslında bu çağdaş müşriklere, bu edep yoksunu ateistlere sormak lazım: Bre ahlaksızlar... Rasulullah'a sırf verilen iki keyfiyet, yani sadece Kur'an ve örnek ahlakı sizin ithamlarınızı çürütmeye yetmiyor mu? Bekleye durun, yakında kimin eşkıya, deli ve mecnun olduğunu göreceksiniz. Ancak sizde bu cehalet baki oldukça daha çok zırvalamaya devam edeceksiniz.

Doğrusu Hz. Muhammed(s.a.v)'in gönderilişi insanlık için bir ikaz ve imtihan vesilesi değil midir? Eğer bu dünyada Allah'ın Rasulü'ne kulak vermezseniz muhtelif sıkıntı ve mahrumiyetlere müptela kılınacağınız gibi, öte alemde de şüphesiz daha büyük mahrumiyetler yaşayacağınız ve cehenneme kütük olacağınız kaçınılmaz son olarak görünmektedir.

Var mı cehennemden başka gideceğiniz yurt? Soruyorum: Ey karanlık odalarda çırpınan yarasalar! Elinizde Allah Resulü'ne karşı direnmeniz için hiçbir makul sebebiniz var mıdır? Siz kirli ellerinizle işlediğiniz iğrençliklerle bir yerleri memnun etmeye çalışırken O, hiçbir menfaat ve karşılık gözetmeyen bir haberci değil midir? Rasulullah'ın, insanları hakka davet yolunda hiçbir şahsi menfaat gözetmediği ortada değil midir? Çünkü O Muhammed'dir, yani övülmüştür ve alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Zaten o rahmet iklimi ümmetini çoktan kuşatmamış mıdır? Çünkü ümmet her dem O'nu okuyor, anlıyor ve O'nu yaşamaya çalışıyor.

Üstelik bu dünyada size verilen mühletle aldanmaktasınızdır. Burnunuzun sürtüleceği ve zelil kılınacağınız gün. Yani ahiret yurdunu ne çabuk unutunuz? Siz ey esfel çukurları! Peygamber'e eşkıya demekle cehennem bekçilerinden kurtulacağınızı mı sandınız? Perçeminizden yakalanıp cehennemi boylayacağınız günler yakın değil midir? Söyleyin, Rasululah'a böylesine alçak ve yalan bir ithamda bulunmak için ileri sürecek bir bilginiz veya deliliniz var mıdır? Madem bir hakikat üzere değilsiniz, öyle ise yol yakın iken dönün ve tövbe edin. Hem Hz. Yunus(a.s)'ın diliyle hep birlikte Allah'a yalvaralım.

"...Senden başka ilah yoktur; seni tenzih ederim! Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum! ..." deyin ( Enbiya:87)