• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Malumumuz, Gazze'deki Filistinliler, 70 yıllık işgali ve 15 yıllık ablukayı yarmak için 7 Ekim'de işgalci israil'e karşı bir savunma saldırısı düzenlediler. İşgalcinin de aynı gün karadan, havadan ve denizden başlattığı vahşi saldırılar şiddetlenerek devam etmektedir.

Dünya kamuoyu da tarafını belirlemiş bir halde israil'in vahşetlerini canlı olarak izlemektedir. Hangi din ve milliyetten olursa olsunlar, hak ve adaletten yana olanlar, doğal olarak Filistinlileri, kandan ve zulümden beslenenler de israil'in yanındadırlar. Yani kendimizi kandırmadan bilmemiz gereken gerçek şudur: Bu adalet ve zulüm savaşında hiç kimse tarafsız değildir.

Nitekim Batılı liderler, daha ilk gün işgalci israil'i kayıtsız şartsız desteklediklerini ve bütün imkânlarıyla yanında olduklarını ilan etmekle kalmadılar, bir yandan savaş uçaklarını ve savaş gemilerini İşgalcinin yardımına gönderirken, diğer yandan Netanyahu'yu bizzat ziyaret etme sırasına girdiler. İşgalci ve katil israil'in saldırıları, BM Genel Sekreteri'nin de ifadesiyle bir soykırım şeklinde devam ettiği halde, Batılı liderler, desteklerini ilk gündeki vahşi iştiyakla sürdürmektedirler.

Hakeza İslam Ülkeleri de daha ilk günden taraflarını belirlediler, ama İslam'ın izzetine yakışır bir şekilde değil! İslam Ülkeleri demeç, söz, toplu dua ve miting gibi eylemlerle Filistinlilerin yanında yer alırken, israil ile olan ticari ilişkilerini kesintiye bile uğratmadan sürdürmek suretiyle israil'in yanında yer alageldiler. Bunun istisnası sadece İran oldu...

Örneğin, İslam Ülkelerine tahakküm eden liderlerden kaç tanesi Kolombiya'nın Devlet Başkanı Gustavo Petro veya Venezuela'nın Devlet Başkanı Nicolas Maduro gibi onurlu bir duruş sergileyebildi?

Bugün İslam Ülkeleri olarak... İslam ülkelerinin liderleri olarak... Ve kısaca ümmet olarak tarihimizin en büyük zilletlerinden birini yaşıyoruz. Bir aydan fazladır tarihin en vahşi saldırılarına maruz kalan mazlumlara bir kamyon insani yardım yapmaktan ve on binlerce bebeğe bir şişe süt dahi göndermekten aciz bir ülke, bir lider eğer hala israil'in ürünlerine boykot uygulamıyorsa ve eğer hala israil'e ihracatını sürdürüyorsa, o ülke ve o lider bu soykırımda suç ortağıdır!

Başlıktaki soruyu sormamız da bundandır. Bu durumda bu liderler ya gönüllü olarak İşgalcinin yanındadırlar veya rehindirler yahut bizim bilmediğimiz şeyler vardır!

Ama her biri şimdilik itibariyle bu üç halden birini yaşamaktadır.

Bir daha tekrar edelim... Müslüman olsun veya olmasın, bir lider, israil'i kınamaktan tutun da Filistinliler için yas tutmaya, dua etmeye ve miting yapmaya kadar envaiçeşit eylem gerçekleştirsin. Eğer öte yandan hala Gazze'ye bir kamyonluk insani yardım ve o bebeklere bir şişe süt dahi gönderemiyorken, buna karşılık israil'in ürünlerini de boykot etmiyor ve israil'e ihracatını da durdurmuyorsa, ya gönüllü olarak veya rehin olarak yahut da bilmediğimiz bir nedenden dolayı soykırımcıların yanındadır ve bu soykırımda suç ortağıdır.

Sözün burasında, öyleyse Müslümanlar olarak ne yapmalıyız, diye soracağız da bu sorunun cevabını da hepimiz biliyoruz zaten. Şimdiki halimiz de, yöneteni ve yönetileniyle birlikte İslam'ın izzetinden yoksun hayat sürdüğümüzün resmidir!

Bu hal üzere devam etmek de bu halden kurtulmak da elimizdedir...

Veyl olsun, her ne pahasına olursa olsun onurlu bir hayatta ısrar etmek dururken,  sözleriyle, paralarıyla, ticaretleriyle, şu veya bu eylemleriyle zulmedenlere ve zalimlerden yana olanlara...