İşgal rejimi kendini var olarak kabul ettiği günden beridir dünya kamuoyunda meşruiyet kazanmak için ciddi meblağlarda harcamalar yapmaktadır. Özellikle son yirmi yıldır stratejik tüm çabalarının tek amacı bir türlü kazanamadığı meşruiyet olmuştur. Bu yolda baya mesafe kat ettiği de rahatlıkla söylenebilir.

Özellikle bölge devletleriyle normalleşme hamleleri, sömürülebilir olanlarla Abraham anlaşmaları, semirtilebilir olanlar için Davut Koridoru vb. kaos ve kargaşa kaynağı tüm hamleler, ABD öncülüğünde çok hızlı ve de içeriği tam gizli bir şekilde tıkır tıkır işleniyordu. Aslında bu süreç İsrail işgal rejiminin ben de sizin gibi insan olmak istiyorum deme çabasından başkası değildi. İlginçtir Dünya da Siyonist rejimin bir terör devleti olmadığına kendisini inandırmak istiyordu.

Terör rejiminin özünde var olan kan içiciliği her depreştiğinde Filistin halkına vahşice, sadistçe saldırır; kadın, çocuk, yaşlı demeden hunharca katliamlar yapar… ABD ve diğer kan içiciler hemen yardımına koşarak, yalan ve algılarla siyon teröristlerinin aslında terörist olmadıklarını deklare eder… Bu kapalı döngü yetmiş yılı aşkındır hep böyle devam edip durdu. Milyonlarca insan canice katledilirken, milyonlarca metre kare vatan toprakları talan-işgal edildi.

Bu var oluş sürecinde Siyonist yöneticiler cici görünmek, mağdur ve masum görünmek için son derece kontrollü ve titiz davranmışlardır. Özellikle dünya halklarına bakın ben de barışın, özgürlüğün ve hukukun tarafındayım demek/dedirmek amaçlı…

Peki, ne oldu da bu mücadelesini birden sonlandırdı ve dünya halklarının gözü önünde en iğrenç suçları ve en ürkütücü katliamlarını sergilemeye başladı? Yıllardır saklamaya çalıştığı o habis özünü birden gün yüzüne çıkardı.

Dünya halklarının yaklaşık yüzde atmışının nefretini kazanmasına rağmen halen geri adım atmayacağını söylemesinin asıl nedeni nedir?

Elbette ki durumsal değişimidir. Var olma, kabul görme ve meşruiyet kazanma aşamasında yetmiş yıllık bir bocalamanın sonucu 7 Ekim ile reddediliş, yıkılış ve yok oluş evresine evirilmiştir. Bu nedenle kimin ne dediğinin artık hiçbir önemi kalmamıştır: Ya yıkılıp parçalanacağız, hatta yok olup gideceğiz ya da her şeye rağmen ne derece vahşi canavarlar olduğumuzu tüm dünyaya göstereceğiz.

Birinde kesin bir yok oluş varken diğer yöntemde yok olmama ihtimali de bulunmakta. O nedenle Siyonist vahşiler yıkılışlarını geciktirmek ve yok oluşlarına bu sürede bir çözüm bulmak için aralıksız soykırım vahşeti işlediler. Fakat Hamas'ın muhteşem direnişi, Gazze'nin mükemmel teslimiyeti, mücahidlerin bitmek bilmeyen cesaret ve metaneti siyonvahşilerin tüm planlarını altüst etti.

Uluslararası tüm kural ve mekanizmaları, insan haklarını ve taptıkları batı hukukunu çöp ederek, 70 yıldır bir türlü var olamayan bu terör rejimi 7 Ekim'den bu yana ciddi bir yıkılış hatta yok oluş eşiğine gelmiş durumdadır.

Ebedi bir yok oluşun eşiğinde var oluşu bulamayacaksınız. Evet, gelecek sizin yok oluşunuzu getirecek.