Rahmet mevsimine girdik. Ramazan ayına ve İslam’ın bayramına ulaşma duasındayız.

İnşirah günlerindeyiz. Ama rağbetimizin yöneldiklerine göre inşirahımız olacak. Müslüman fertler olarak kalp darlığı, zihin yoğunluğu, beden takatsizliğimiz var. Çare yöneldiklerimizdir. Kendimize öncelik olarak gördüklerimizdir. Hedef ve gayelerimizdir. Bunlar doğru olduğu taktirde sıkıntılarımız kalmayacaktır. Huzura o zaman kavuşulacaktır. Fakat nefis, dünya, dünyalık hiçbir yöneliş rahat ve huzur getirmeyecektir.

Birey olarak bizler için böyle olduğu gibi ümmetimiz için de bu böyledir. Ümmetin de bugün bir inşiraha ihtiyacı vardır. Ondan dolayı ümmetin yöneldikleri bu anlamda önemlidir. Biz kıblesi belli olan bir ümmetiz. Kıblesiz değiliz. Kıblesi belli olmayan değiliz. Yönümüz belli yolumuz bellidir. Yoldaki kılavuzumuz ve rehberimiz de bellidir.

İslam ve insanlık düşmanları bunu bildiklerinden dolayıdır ki savaşları kıble iledir. Kıble ehli iledir.

Gazze mübarek tufan ile beraber adeta imanın, teslimiyetin, cihadın kıblesi oldu. Onlara bakan imanı görüyor. Vahyin tekrardan nüzulüne şahitlik ediyor. Siyeri kitaplardan değil hayatlardan okuyor.

Ama ümmet uzaktan seyrediyor hala. Böyle bir hayra istenilen şekilde ortak ol(a)muyor.

Oysa ümmetin inşirahı Gazze’den geçiyor. Bu ifade yalnızca bir coğrafyayı işaret etmez; bir vicdanı, bir sorumluluğu ve bir yönelişi hatırlatır.

Gazze huzur bulsa ümmet huzur bulur. Ondan dolayı rağbetimiz Gazze’ye olmalı.

Gazze’ye rağbet etmek, sadece duygusal bir yakınlık değildir. Bu rağbet; görmezden gelmemeyi, unutmamayı ve imkân nispetinde sorumluluk almayı ifade eder. Sessizliğin normalleştiği bir çağda, hatırlamak başlı başına bir duruştur. Çünkü unutmak, zamanla kalbi daraltır; alışmak ise vicdanı köreltir. Gazze’ye bakıp hiçbir şey hissetmemek, kalbin inşirahını değil, inkisârını getirir.

Gazze’ye rağbet, duygusal bir refleks değil; bilinçli bir yöneliştir. Bu yöneliş, meseleyi gündemden düşürmemeyi, normalleştirmemeyi ve “alışmama” kararlılığını içerir. Zira zulmün en büyük müttefiki, zamanla oluşan sessizliktir.

Belki Gazze’deki zulüm hemen bitmeyecek. Ama kalplerimizdeki duyarlılık biterse, kayıp çok daha büyük olur.

Unutmamak bir ibadettir bazen. Hatırlamak ise direnmektir. Gazze’yi hatırlayan bir ümmetin kalbi henüz ölmemiştir. Rabbimiz, üç aylarımızı bizim uyanmamıza, Gazze’nin kurtuluşuna, ümmetin birleşmesine vesile eylesin.