Siyonist işgalciler, “İran’ın hastanelerini vurduğu, bunun da en ağır bir savaş suçu olduğu, sadece yeryüzünün pisliğinin, hastanelerdeki çocuklara ve hasta yataklarındaki yaşlılara füzeler atabileceği” yönünde paylaşımlarda ve şikayetlerde bulununca, bu doza ulaşabilen pişkinliğin, yüzsüzlüğün trajikomik manzarası karşısında ağlanacak halimize gülmüştük.

Komik olan, siyonist işgalcilerin askeri kurumlarından birinin vurulması esnasında, yanında bulunan hastanenin sadece dış cephesinin zarar görmesi, hiçbir hastanın veya sağlıkçının ölmemiş olması değildi.

Komik olan, tahrif edilmiş Yahudiliğin en faşist versiyonunu uygulayan siyonist zihniyetin Gazze'de harap ettiği onlarca hastanenin dumanlarının hala tütüyor olması değildi.

Komik olan, o da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, hastane vuruluyor diye şikayette bulunan siyonist zihniyetin, dünyanın gözü önünde Gazze'deki 36 hastaneyi 697 kez, hem de hastaneyi direk hedef alarak vurması, 180 ambulansa saldırı düzenlemesi, bu saldırılarda 1400 sağlık çalışanının şehit olması, bunların 880’ninin 7 Ekim sonrası olması hiç değildi.

Komik olan, BBC, Euro News ve benzeri haber kanallarının siyonist işgalcilerin pişkin iddialarını haber yapması da değildi.

Bizdik biz!… Evet, biz gerçekten çok komik bir ümmet olduk. Bir avuç karşısında düştüğümüz bu hal, sizce de komik değil mi? Gel de bu manzara karşısında hırsından kahkahalara boğulma!

Oysa bizler, bir avuç iken okyanuslar fetheden bir ümmettik. Bizde on; yüz hatta yeri gelince iki yüz demek değil miydi? Ve şimdi başımızı kaldırıp baktığımızda, sahnedeki tiyatro, boğazımızın tellerini koparacak kadar komik gelmiyor mu gerçekten!

Bakıyoruz, siyonist işgalcilerin ve destekçisi haçlıların uçakları İran'a doğru giderken, önlerindeki bütün Müslüman hava sahaları kanatlarını sonuna kadar açıyor. Yol, işlek şekilde güvenle kullandırılıyor. İran'dan işgal rejimine doğru giden bir füze olunca da, bakıyorsun sağdan-soldan, kuzeyden-güneyden adı Müslüman olan devletlerin bizzat kendilerinden veya göğüslerinin üzerine kurulmuş haçlı üslerinden gökyüzüne doğru füzeleri vuran füzeler gönderiliyor. Şimdi normalde bunun tam tersinin olması gerekmez miydi? Hadi ama! Bu çelişki bile komik değil diyemeyiz artık.

Peki, buna ne dersiniz! Müslüman Gazze, hemen yanı başımızda ve çepeçevre kuşatılmış. Tüm evleri zalimce başlarına yıkılmış. Sefalet içinde onurlu bir mücadele veriyor ama bebekleri açlıktan ve susuzluktan can veriyor. Hazır olun çünkü kahkahalarımızdan çene kemiklerimiz kırılacak! Gazze böyleyken, bizim adı Müslüman adı olan devlet liderlerimizin hiçbiri, tek bir lokma bile yardım etmiyor veya kendini yardım edemeyecek kadar aciz durumda görüyor. Bu daha en komiği bile değil… Gazze böyleyken, o Müslüman adlı liderler taa Okyanus ötesine, hem de dünyanın en zengin kapitalist ülkesine trilyonlarca para gönderiyor. Hadi şimdi rahat rahat, yüreğin parçalanana kadar kahkaha at!

Trajikomik sahnelerimiz saymakla bitmeyecek galiba. Birazcık da zihnimizi kurcalayalım.

Mesela önce Fars, Kürd, Türk veya Arap oluyoruz sonra o da belki Müslüman oluyoruz!

Mesela “kendimizi Müslüman ama İslami kanunların amansız bir düşmanı olarak” görebiliyoruz!

Mesela Müslümanız ama tüm dostlarımız, müttefiklerimiz siyonistlerden ve haçlılardan oluşuyor. Müslümanlardan nefret eden Müslüman çelişkisinin komikliği bile bizi güldürmüyor mu?

Mesela Müslümanların birlik-beraberliğini ya kendi ırkımızın hegemonyası altında ya da kendi küçük zihnimizin çizdiği sınırlarda mümkün görüyoruz. Birlik-beraberlikten bahsederken bile daha çok ayrışmak hala komik gelmiyor mu?

Hadi başımızı kaldırıp çelişkilerle dolu halimize kahkahalarla gülelim. Çünkü çelişkilerimize vereceğimiz kahkahalı cevap bile, mevcut sessizlik içindeki ölü halimizden çok daha fazla uyanışta olacak ve çok daha fazla güçlü içsel tepki geliştirecektir.