Terörsüz Türkiye hedefiyle başlatılan süreçten kendi adıma hep umutlu oldum. Çünkü silahların susmasının en fazla Müslüman Kürtler açısından acıların sarılması neticesini doğuracağını düşünmekteyim.
Neredeyse yarım asırdır devam eden bu kirli savaşın en büyük mağduru elbette ki Kürtler olmuştur. Çünkü Kürtler adına savaştığını söyleyen örgüt ilk savaşını doğrudan Kürtlere özellikle de Müslüman Kürtlere karşı ilan etmiştir.
Bu örgütün silah bırakıp kendini feshetmesi çok önemli ve de hayırlı bir gelişmedir. Ancak bu örgütün ve bu örgütün siyasi kanadının ‘barış güvercini’ olarak lanse edilmesi ise Kürtlerin geleceğini heba etmektir.
Çünkü devlete karşı kendini fesheden, devletin organize etmesiyle sembolik de olsa silahlarını yakan örgütün ülke içerisindeki uzantıları ya da milislerinin Kürt halkına karşı özellikle de kendileri gibi düşünmeyen ve kendilerine teslim olmayan gruplara karşı silah bırakıp bırakmayacakları halen bir muamma.
Mesela kuruldukları günden bu yana ne kadar Kürt vatandaşı katlettiklerini açıklayıp bu konuda kendi jargonlarıyla öz savunma verecekler mi?
Ben silah derken sadece ateşli silahlardan, patlayan bombalardan, mazlumları katlettikleri mayınlardan bahsetmiyorum. Kürtlerin aile yapısına, kültürüne, geçmişine, töresine karşı sürdürdükleri anlamsız savaşı da bırakacaklar mı?
Daha da açık sorayım, Kürtlerin kadim İslami geleneğine karşı başlattıkları savaşı da sonlandırarak İslam düşmanlığından da vazgeçecekler mi?
Özellikle aile konusundaki tahrif edici fikirlerinden vazgeçecekler mi? Yani ifsat silahlarını da bırakacaklar mı?
Dikkat edin bu anılan sürece Kürtlerin büyük bir çoğunluğu destek veriyor hatta büyük kutlamalarla bu konudaki tavrını sergiliyor.
Aslında bunun doğru okunması lazım. Bence büyük bir çoğunluk PKK’dan ve onun uzantılarından onların maddi manevi baskılarından ve tehditlerinden kurtulacakları için seviniyor.
Çünkü bölgede kurdukları silahlı hegemonya ile yıllarca Kürtlerin belli kesimlerini sindirmeyi başardılar. Silahların sağladığı avantajla siyasi üstünlük kurmayı da başardıkları için bölgede kendilerini tek ve alternatifsiz görmeye başladılar.
Devlet de yaptığı birçok yanlışla, alan açarak onların palazlanmasını sağladı çoğu zaman.
Bu süreçte devletin en çok dikkat etmesi gereken konu bu olmalıdır. Onlarla silahların bırakılmasını görüşmek olması gerekendir. Bu da gösteriyor ki; sürecin adından hareketle şunu söyleyebiliriz ki bu insanlar terörün temsilcisidirler ve de terörün sonlandırılması, silahların bırakılması için onlarla teşriki mesai yapmak olağandır.
Ama onlar asla tek başlarına Kürtlerin temsilcisi değildirler. Bu yüzden de onlara öyle davranıp onların o havalara girmelerine olanak sağlamamak gerekmektedir.
Yaşanacak huzur ortamı Kürtlerin bu insanlara olan teveccühünü de azaltacaktır. Bu da Kürtlerin gelecekleri açısından çok önemli bir durum olacaktır. Çok acılar çeken bölge şehirlerinin rahat bir nefes almasının, yaşamın kendi rayında ve kendi tarihi gerçekliğiyle devam etmesinin tam da zamanı.
Bunu ancak birilerinin güç zehirlemesi yaşamaları bozabilir. Devlet, terörü görüştüğü insanlarla Kürtlerin haklarını da görüşerek onlara bu imkanı sunmamalıdır.