İstihbarat dilinde “Bal tuzağı” fuhuş yoluyla birini tuzağa düşürmedir. Şantaj yoluyla birinin iradesini ele geçirmek anlamında kullanılır. Bugünlerde gazeteci Mehmet Akif Ersoy üzerinden bu konu çok konuşuluyor. Türkiye’de, “FETÖ taktiği” olarak bu yöntem çok konuşulmuştu. Aslında “Bal tuzağı” dünya sistemi üzerinde en etkili yöntem olarak kullanılmıştır ve hala bu sistem yürürlüktedir.

Daha geniş perspektiften bakıldığı zaman “Bal tuzağı” elitlerin en büyük kozu olarak dünyada müşahede ediliyor. Devletleri ve devasa kurumları idare eden kişileri kendine esir etme hamlesidir. Çünkü bu tuzak, zaaflar üzerine kurulmuştur. Kayıt altına alınan görüntüler, zamanı gelince servis edilen en büyük siyasi silaha dönüşmüştür.

Son zamanlarda dünya kamuoyunda çok konuşulan Jeffrey Epstein dosyası bu merkezin ne kadar küresel ölçekte işlendiğini gösteriyor. ABD yargısının kamuoyuyla paylaştığı yüzlerce sayfaya bakıldığında başta Trump olmak üzere 150’yi aşkın önemli kişi kayıtlara geçti. Ortaya saçılan görüntüler magazin boyutundan ziyade siyaset ve bürokrasinin en mahrem hallerini kayıt altına almakla hâkim oldukları alanlarını genişletmek istemeleridir. Siyonist israil merkezli görünmez güç, en etkili silahı olan şantaj yoluyla iktidar alanlarını belirliyor.

Epstein dosyasından sonra daha iyi anlaşıldı ki bu belgeler bir sapkınlıktan öte bir yönetim şeklini belirliyor. Bu kadar sistematik çalışan uluslararası bir ağın, istihbarat ağı ve gücü olmadan yürümesi mümkün değildir. Uluslararası işletilen bir sistemin arkasında güçlü bir istihbarat ağı vardır. O adayı sadece sapkın arzuların tatmin yeri olarak görmek saflık olur. O ada dünyanın en etkin insanlarının “tasmalarının takıldığı” operasyon yeriydi.

Şimdiye kadar imzalanan uluslararası anlaşmalarda ve alınan savaş kararlarında veya bir şekilde fonlanan projelerde hala Epstein adasındaki kozmik odalarda duran “şantaj kasetleri”nin etkisi çok büyüktür?

Ürkütücü olan tablo şu: Bugün dünyayı yönetenlerin iradelerinin ne kadarının kendi ellerinde olduğu sorusudur. Gazze’de yaşanan insani drama karşı tüm dünya halkları ayaklanmışken onları koruyacak bir adımın atılmamasında bu etkinin olmadığını hiç kimse söyleyemez. Çünkü bu şantaj operasyonunun merkezi, belirli bir kesime değil, dünyaya yön veren kişilerin hayatına sızmıştı.

Hatırlanacağı üzere, eski ABD başkanı Bill Clinton’ın Epstein ile faklı ortamlarda görüntüleri servis edildi. Fakat suç isnadı yoktu. Sadece görüntülerle tehdit vardı. Bugün de Trump cephesine karşı aynı senaryo uygulanıyor. Dosyalarda ismi geçen belgeler ve sapkın görüntülerin giriş kapısı servis ediliyor. Fakat suç isnadı olan belgelerle ilgili herhangi bir yargılama gündeme gelmiyor. Birileri bu görüntüleri servis etmekle, onun tasmalarının gevşememesi gereğini hatırlatıyor. Tavır belirlemede, kendi çizgisinden çıkılması durumunda en mahrem görüntülerin servis edileceğini hatırlatıyor.

Sonuç olarak; küresel egemenliği elinde bulunduranlar için en büyük koz, bal tuzağıdır. Hazırlanan belgeler ve görüntüler birilerinin hesaplarınca siyasi pozisyon alması için en büyük silah olarak kullanılıyor. Kimin nasıl davranacağına uluslararası hukuk ve normlar değil, o görünmez kirli güç karar veriyor.