Yaygın kabule göre bu gece, yani Ramazan ayının 27. gecesi, Kadir gecesidir. Hem Ramazan ayı, hem de bu gece, kıymetini Hira mağarasında yankılanan ‘Oku’ emriyle nazil olmaya başlayan Kur’an’dan almaktadır. Bu geceden manevi olarak istifade etmek elbette ki çok önemlidir, ama ‘Oku’ emrinin hikmet ve mesajı da asla göz ardı edilmemelidir. Zira bugün ümmetin acı halinin en önemli sebeplerinden biri de, bu mesajın ihmal edilmesidir.

Vahyin emri olan ‘Oku’yuş, ruhsuz ve şuursuz bir okuma değildir. Bu okuma; kainatı, insanı ve dünyayı anlama amacıyla bir okumadır. Bu anlamda hem dünya, hem de ahiret saadeti temel hedeftir. Madde ve mana, ruh ve ceset dengesinin kurulması için bir çabadır. Amaç; dünyayı inceleme, araştırma ve tanıma ile beden için ihtiyaç duyulan huzur ve refahı aramak, ruhu da Allah’ın sonsuz kudretini tanıyarak ve ona bağlanarak maneviyatla doyurmaktır. Tek yönlü bir beslenme ya arzuların esiri olma, ya da dünyadan kopuk bir anlayışla sonuçlanacaktır. Birinden birinin terki mutlaka marazlar doğurur ve dünya/ahiret saadetini tehlikeye sokar.

İşte, İslam böyle bir anlayışla okumaya ve dünya/ahiret saadetini sağlayacak olan bilgiye yönlendirir. Zira “İnsan ahlâkının temeli bilgidir, mümeyyiz akıl iyiyi kötüden bilgiyle ayırır” der Muallim-i Sani olarak nam salan Farabi.

Bilgi hammaddedir ve onunla bilim inşa edilir. Bilim olaylara hikmetle yaklaşımdır. Sokrat; “Bilgi ruhun gıdasıdır” der. Yine ünlü filozof Demokritos; “Hekimlik bedenin kötülüklerini, bilgelik ruhun kötülüklerini giderir, iyileştirir.” demektedir.

Karşı cephede olan ise cehalettir ve İslam hep bununla savaşmıştır. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9) ayeti, bunu veciz bir şekilde ifade etmektedir. Hz Ali; “Hiçbir acı, cehaletten daha fazla zahmet verici değildir ”diye buyurmaktadır.

"Ya öğreten ya öğrenen ya dinleyen ya da ilmi seven ol, fakat asla beşincisi olma, helâk olursun" hadisi de bu hakikati ifade etmektedir.

İslam cehalete karşı İkra medeniyetidir. ‘Oku’ emri Hira’da geldi ve ‘Hira’ arayış demektir. ‘Hira’ ve ‘İkra’ ikilisi ile araştırma, okuma, anlama ve tanıma…

İşte OKU emriyle başlayan süreçle birlikte ikili okuma yapan, yani ruh/cesed, madde/mana ve dünya/ahiret dengesini gözeten sahabe nesli ile başlayan hamleyle ilk İslam toplumundan başlayarak medeniyete doğru adımlar atıldı.

İslam ümmeti bir kanadını maneviyat, diğer kanadını da bu emrin gereği olarak inşa ettiği müddetçe medeniyetler inşa etti. Ama ne zaman ki bir kanat eksik kaldı, işte o zaman acılar, sömürüler ve esaretler başladı. Bu iki kanat birlikte olduğunda ümmet yüceldi, aziz oldu.

Medine İslam devletinin ilk icraatı, üçlü bir inşa sistemi olan Camii, Mekteb ve Çarşıdır. Cami manevi, mekteb ilmi, çarşı ve ticaret ise toplumun maddi gelişimini hedefledi. Maneviyat eşliğinde Suffa mektebinde başlayan ilim hamlesi, nice âlim ve şuurlu mü’minin yetişmesine vesile oldu. Yine maneviyat eşliğinde gelişen ticaret ahlâkında dürüstlük ve sadakat dersleri, toplumsal huzurun dinamiklerini oluşturdu. İşte bugünkü sıkıntıların temelinde bu yapıların parçalanmışlığı vardır. Maneviyatsız bir mekteb, siyaset ve ticaret, son günlerde kutsal mekânlara saldıran vandallar misali toplumu ifsada götürürken, salt maneviyat ise adalet ve saadet inşa edecek kudretten yoksun kalmaya sebeptir.

Ümmet ve insanlık için saadet, adaletin tesisi, hürriyet ve ilerleme, ancak ve ancak söz konusu iki kanata birlikte sahip olmaktan geçiyor. Aksi halde acı ve sömürüler her daim devam edecektir.