İşgalci, vahşi ve barbar siyonistler, hiçbir sınır tanımadan sürdürdüğü saldırılarını pervasız bir şekilde İran'a da yöneltti ve İran'ın birçok üst düzey yetkilisini katletti. Daha geçen Mayıs ayında tam da bugünlerde ziyaret ettiğimiz Tahran, Kaşan, İsfahan ve diğer bazı şehirlerin bugün aldıkları yara ve yıkım elbette ki hüzün veriyor. İşgalcinin karakteri bellidir ancak bu kayıplara sebep olan zafiyetler de var, zira işgalciler İran’ın içinden bu kadar ajan devşirebiliyorsa, durup düşünmek gerekir. Bir ülkede hem de üst düzeyde hainlerin varlığı büyük bir soru işaretidir. Bunu da göz ardı etmemek ve gerekli sorgulamaları yapmak elzemdir. Zira Aliya’nın dediği gibi; “Tatlı yalanların faydası olmaz, ama acı gerçekler iyileştirebilir.”

Refaha yürüyen ve Gazze’ye yardım ulaştırmayı hedefleyen koca yüreklileri engelleyen Mısır başta olmak üzere, İslam ülkelerinin liderlerinin zelil hallerine rağmen dokunulmaz addedilen işgalcilere tattırılan bu korku çok kıymetlidir ve ümmet için büyük bir sevinç kaynağı olmuştur. Keşke bu düzeyde saldırılar bugüne kalmasaydı ve ne HAMAS ne İran ne de Hizbullah bu kadar bedel ödemeseydi. Ve stratejik sabır, bu denli yüksek bedellere kadar sürmeseydi.

Bugüne kadar ciddi bir karşılık görmeyen işgalcilerin İran’ın daha cesur bir çıkış ve saldırısı ile nasıl da zelil bir hale düştüğünü görüyoruz. Bu saldırıların ne kadar süreceğini bilmiyoruz ama biraz daha sürmesi işgalcileri daha da yıpratacaktır. Siyonist medyada yerleşimcilerin binlerce dolar karşılığında teknelerle kaçtığı ifade ediliyor. Bu durumun devam etmesi durumunda, kalpleri dünya sevgisiyle dolu işgalciler daha büyük zillet ve korku yaşayacaktır.

Her şerde bir hayır vardır ve şerden hayır çıkarabilmek asıl meseledir. Bugün gösterilen bu karşılık, istisnasız tüm haber kanallarında bir destek ve memnuniyet ile aktarılmaktadır. İran’a mesafeli duran bir haber kanalında bile yorumcu İran’ın füzelerinin isabeti için dua edecek seviyeye geliyorsa kıymetlidir. Bu durum oldukça sevindirici olup, silahların farklı mezhepten kardeşlere değil de işgalci batı ve siyonistlere patlatılmasının getirdiği olumlu havanın değerini ortaya koydu. Aksi halde kardeşle mücadelede tüketilen ekonomi, enerji ve kaybedilen güven, düşmana karşı mücadelede büyük bir zafiyete döner.

İran, en önemli destekçisi olan Hizbullah'ın yara alması, Suriye'de Esad'ın devrilmesi ve hatta Irak'ta bile eski gücünde olmadığı iddiası ile birlikte ciddi anlamda güç kaybı yaşadı ve şu an tehditler en üst seviyeden kendisine yöneldi, yarın da Türkiye’ye yönelecektir. Bu durumdan sonra yapılması gereken, komşu Müslüman ülkelerle olabildiği kadarıyla iyi ilişkiler kurmaktır. Pakistan ve pek de olumlu olmayan ilişkiye rağmen Afganistan’ın destek söylemleri, güzel bir başlangıçtır. Umarız bunlara diğer İslam ülkeleri de eklenir, buna engel teşkil eden hata ve yanlışlardan da dönülür. Bu mücadele süreci nereye evrilir bilmiyoruz ama önemli olan, bu kazanımların yanlış politikalarla yeniden heba edilmemesidir. Öte yandan devlet yönetimleri ile olmasa bile, halklar düzeyinde oluşan sempatinin devam etmesinin sağlanması önem arz etmektedir. Her bir İslam ülkesi, ümmeti uzaklaştıran değil, yakınlaştıran bir siyaset ve icraat ortaya koydukça, oluşacak güzel atmosfer ile ümmet bu barbar ve işgalcileri neden zelil edemesin.