Yine bir 14-15 Mayıs ve ‘Büyük Felaket’in (Nekbe) 77. yıldönümü. İşgalcilerin 14 Mayıs 1948'de Filistin’i işgal etmesi, Filistinliler için dinmeyen acının başlangıcı oldu. Bu sebeple bir sonraki gün olan 15 Mayıs, "Nekbe", yani felaketin başlama tarihi olarak simgeleşti. Bu tarih; işgalciler için bayram, sevinç ve neşenin yıldönümü iken, milyonlarca Filistinli için sürgün, işgal, katliam ve dinmeyen acının tarihi oldu. Halen Gazze başta olmak üzere yaşanan katliamlar, bu bitmeyen acıların devamıdır.

Ümmetin aciz ve gafil halde olduğu her dönem, bu sonuçlar kaçınılmaz oluyor. Önceki yazılarımızda çokça ifade ettiğimiz gibi, Endülüs için de 1492 yılı tam da böyle bir felaket yılı olmuştu. Yüzyıllarca medeniyet dağıtan Endülüs, İslam’ın tüm izlerinin silinmesi ve vahşice katliamlarla karşı karşıya kaldı. Sekiz yüz yıllık İslam medeniyetinin üzerinden 5 asırdan fazla zaman geçti ama o eski günler bir daha dönmedi.

İslam Medeniyetinin batıya etki eden ve kendine has bir Nekbe yaşayan diğer bir bölgesi de Sicilya adasıdır. Ancak İslam Medeniyetinin Batıya etkileri anlatılırken, Sicilya’nın tesiri üzerinde fazla durulmamış, Endülüs ve Haçlı seferlerinin gölgesinde bırakıldı. Eski adı ‘Sıkılliyye’ olan Sicilya’da İslam fetihlerinden önce hâkim olan güç Bizans’tı ve Sicilya üzerinden Kuzey Afrika bölgesinde yaşayan Müslümanlara saldırılarda bulunuyordu. Hz. Osman döneminde buraya seferler başlasa da, fetih ancak Abbasiler döneminde miladi 830’larda gerçekleşti.

Fetihle birlikte Müslümanlar Sicilya'da nice eserlere ve gelişmelere imza attılar. Avrupa’daki aydınlanma (Rönesans) sürecinin özellikle Sicilya’nın kuzeyinde yer alan İtalya’dan başlaması tesadüf değildir. Bu dönemde İslam Dünyasındaki gelişmeler buradan Avrupa’ya nakledildi ve Arapça eserler Latinceye tercüme edilerek, Rönesans ve modern bilimin doğuşuna zemin hazırlandı.

Diğer yandan Hristiyan halka büyük bir serbestlik tanındı, vergiler hafifletildi ve bu hoşgörü ortamından etkilenen Sicilyalı erkek ve kadınlar, Müslümanların kıyafetlerini giyer hale geldiler. Medreselerden ilham alarak eğitim sistemleri şekillendirildi. İslam medeniyetinin Batı dillerinde bıraktığı kelimeler hâlâ kullanılmaktadır. Sicilya’da bugün kullanılan dilde yüzlerce Arapça kelime bulunmaktadır. Bunun en güzel örneğini Sicilya sokaklarında bizzat müşahede ettik. Duvara asılı bulunan sokak tabelasında “Triq Mesquita” yazıyordu. Arapça anlamıyla “Cami Yolu” demek, ancak “Cami Sokağı” anlamında sokak ismine dönüşmüştü.

Velhasıl önemli bir medeniyetin inşa edildiği Sicilya’da zamanla İslam hâkimiyeti zayıfladı ve Müslümanlar arasında tefrika başladı. Maalesef 1061 yılında Normanlar tarafından adadaki üç Arap emirin birbiriyle mücadele içinde olmasından dolayı Sicilya ele geçirildi. Ancak İslam medeniyetinden fazlaca etkilenen Normanlar, Müslümanların bilim alanında öncülük ettiği gelişmeleri devam ettirdiler. Başta Norman saraylarında görev bile verilen Müslüman aydınlar, Sicilya'nın düşüşünden sonra da etkili olmaya devam ettiler. Ancak İtalya'dan Sicilya’ya yerleşen göçmenlerin sayısı arttıkça, Müslümanlar saldırılara maruz kaldı ve zamanla dinden çıkmaya zorlanma ve Hristiyanlaştırma çabaları sonucunda Müslüman nüfus giderek azaldı. Yani Sicilya’nın Nekbe’si de böylece gerçekleşmiş oldu.

Bugün hâlâ Sicilya halkının Müslümanlara gösterdikleri güzel tavırlar, Müslümanların geçmişine ve hoşgörüsüne yorumlanır. Avrupa’nın diğer bölgelerine göre bu yakınlık, Sicilyalıların genlerine işleyen İslam’ın etkisine dayandırılır. Ada’nın en büyük ve başşehri olan Palermo’nun bir zamanlar Belediye Başkanı olan Leoluca Orlanda, İtalya hükümetinin göçmen karşıtı politikalarını sert dille eleştirmiş ve "Burası Frankfurt ya da Berlin değil, burası İstanbul, burası Kudüs, burası Beyrut" demişti.

Ümmetin yarası ve zafiyeti hep aynı ve maalesef hatalar tekerrür ettikçe, bu felaket günleri (Nekbe) de tekerrür etmeye devam ediyor.