Kur’an’da Yüce Allah bazı şeylerin ismini zikrederek haram kılmıştır. Bazılarının ise vasıf üzerinden haram olduğunu belirtmiştir. Konu hakkında helallerin vasfen belirttiği ayetlerden, Mu’minun/ 51, ile“ A’raf/157 de bu ayetlerdendir. Bu vereceğimiz ayetleri de açıktan ve ismen haram kılanları bildirenleri de mesela, Bakara/173 ve Nahl/115. Ayetler; “Allah sizlere yalınız leşi, kanı, domuz etini, bir de Allah’tan başkası adına kesilenleri haram kıldı.” haramlar için. Bir de Mu’minun/51.“...Allah temizdir ancak temiz olanı kabul eder...” temiz olanı vasfen zikretmiştir. A’raf/57. Ayette ise, “O, pis olan bütün şeyleri insanlara haram kılmıştır.” şeklinde vasfen pis/haram olanı belirtmiştir.

Demek ki, Yüce Allah’ın Kur’an’da isimlerini zikrederek haram ettikleriyle, vasfen haram ettikleri ve vasfen helal ettikleriyle ismen helal kabul ettiği şeyler de vardır.

İbadetler ve haramlar Yüce Allah’ın iradesiyle belirlenir. Buna bizim itaat etmemiz gerekir. Bunlardan bazısı olduğu gibi kabul edilir. Diğer bazılarının da hikmet ve makasıdını anlamak mümkün ve caiz olanları da vardır.

Usul-ü fıkıhta makasıd bölümünde bunlar iki başlık altında zikredilir; Birincisi, Taabbudi olanlardır. Yani hikmet ve makasıdı pek bilinmeyen veya bilinmesi istenmeyen ve sadece Yüce Allah’ın emir ve yasağını oluşturan kurallardır. Mesela sabah namazı niçin iki ve öğle dört rekattır denilemez. Çünkü bunlar taabbudidir. İkincisi ise, “Makulul mana” dediğimiz bir takım ilahi emir ve yasaklardır. İşte bunların bir kısmında bulunan hikmetler araştırılabilir. Domuz etinde hiçbir zararlı madde olmasa da Yüce Allah haram kıldığı için biz haram bilip yemeyiz. Ama haramlılığındaki hikmeti, içinde birçok zararlı bakteriyel madde bulunduğunu hikmeten araştırmak mümkündür.

Bu konunun iyi anlaşılması için usulcuların zaruretler üzerinden hangi haramların daha öncelikli olduklarına bakmamız gerekir; eğer kişi açlıktan veya susuzluktan helak olacağını bilse, ama yanında kullara ait bir gıda cinsinden hazır olsa, onu kul hakkıdır deyip yemeden helak olsa günahkar olmaz. Ama yanında domuz eti, içki veya sahipsiz hayvan leşi bulunsa ve bundan yemeden helak olursa günahkar olur.

Buradan hareketle kul hakkını yemekle, başka haram olan bir maddeyi yemek arasındaki farka dikkat etmemiz gerekir. Kul hakkı derken; ille de birisinin hırsızlığıyla, gasp ettiği malla sınırlandırılamaz. Mesela, işçisinin hakkını tam vermeyen veya çalıştığı işin tam ve sebepsiz yere hakkını vaktinde vermeyen. Trafikte hasta taşıyan araca yol verebildiği halde vermeyen veya verebildiği halde yanı başında açlıktan ölmek üzere olan bir insana yiyecek ulaştırmadan o kişi ölürse kul hakkına girmiş olurlar.

İşte bu kul hakkı olarak yenilmesi yukarda saydığımız haramlardan daha ağırdır. Kusurlu olan malını yemin ederek kusursuz olduğunu veya kusurunu bildiği halde gizleyip müşteriye söylemeyenin yediği haram yine yukarda saydığımız haramlardan daha ağırdır. Bütün haramlar Yüce Allah’ın yasaklarıdır. Bu bağlamda haram yiyen her insan cehennemle azaplandırılacak çirkin bir iş işlemiş olur. Listeyi uzatabiliriz. Evlat ebeveynlerin, ebeveynler evlatlarının veya eşler birbirlerinin haklarına girdiklerinde de kul hakkına girmiş olurlar. İşte tüm bu haramlar yukarıda anlatılanlardan daha ağır günahlardır.

Çünkü dinimizin insani değerler sisteminde ademoğlu mükerremdir. Bir Müslüman kul hakkını diğer haram yiyeceklerden ayıramaz. Kim bunları birbirinden ayırırsa dinen bir miyop körlüğü yaşıyor demektir. Rabbim kul hakkını yemekten hepimizi korusun.