Her ülkenin kendi jeopolitiğine göre dizayn ettiği bir milli/ulusal güvenlik anlayışı vardır.

Genel bir kavram olarak Ulusal Güvenlik; milletin, vatan topraklarının, deniz kıta sahanlığının, millî kurumlar, değerler ve çıkarların tüm askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik imkânlar kullanılarak iç ve dış tehditlerden korunumunu ifade eden topyekûn savunma ve tehdit önleme kavramıdır.

Ulusal Güvenlik’te birçok başlık olmakla birlikte genel olarak şu konularda hassasiyet gösterilir;

Silahlı kuvvetlerin bulunması ve niteliği,

Savunma sanayi organizasyonu kapsamında yeterliliğin sağlanması,

Çeşitli ve etkin ulaşım sistemleri- altyapı- enerji üretim- boru hatları,

Yüksek teknolojiye dayalı sivil ve askeri haberleşme sistemleri ve ağları,

Sivil savunma teşkilatları, bunların sevk ve idaresi...

Bu ve benzeri başlıklardan belki de en önemlisi

“İstihbarat kurumları ile üstü kapalı tehlikelerin önceden fark edilip önlem alınması, potansiyel tehditlere karşı casusluk ve karşı-casusluk faaliyetleri güdülmesi, elektronik istihbarat ve güvenlik kurumları arasında ortak veri tabanları kullanımı...” şeklinde arz edilen başlıktır.

Devletler tarihsel köklerini yaşanılan ihanetleri vs. unutmayacakları gibi gelecekteki tehdit algılamalarını da hesaplamak zorundadır.

Bu noktada Türkiye için geleceğe dönük olarak büyük tehdit maddelerini sıralarken hiç hesapta olmayan ancak hiç de azımsanmayacak bir tehdit olarak ‘Çifte vatandaşlık pasaportu taşıyan Siyonist Yahudilerin durumu” ele alınmamakta.

Oysa GLOBAL SUMUD FİLOSU’nun 137 kahramanı uçakla Türkiye’ye geri getirilince gözaltında yaşadıkları 3 gün için vurguladıkları en çarpıcı nokta; kendileriyle akıcı Türkçe konuşan sorgucuların, polis ve askerlerin Türkiye vatandaşı oldukları ve yüzlerini özellikle kapattıkları konusu oldu.

Türkiye’nin tehdit algılamasında hiçbir yerde görünmeyen bu PROFESYONEL ve ÖRGÜTLÜ askeri/İSTİHBARİ gücün sayısal ve niteliksel yapılanması ve gücü azımsanmayacak kadar ürkütücüdür.

SUMUD FİLOSU’nun İspanyol ve İtalyan aktivistlerinin itiraflarında olduğu gibi “Biz şimdiye kadar bu Siyonistleri insan gibi sanıyorduk ama şimdi gerçek yüzlerini gördük. Bunlar vahşi birer canavar. ARTIK BİZİ KANDIRAMAZLAR!”

Aidiyet olarak kendilerini Siyonist Rejime ait hisseden bu canavar güruhtan bir kısmının 7 Ekim’den sonra gönüllü savaşçı (Terörist) sıfatıyla Gazze’de masum insanları katletmek için akın akın gittikleri bilinen bir gerçek.

Hatta El Cezire, Türkiye’de 4 bin Siyonist Yahudi’nin Gazze’de katliamlar için gittiğini haber yapmış ve bu sayının 10 bine kadar çıktığı iddiaları olduğunu dile getirmişti.

Bu Siyonist katillerin bir kısmı da direkt Türkiye’den değil, deşifre olmamak için üçüncü ülkeler üzerinden ve farklı kimlikler kullanarak israile geçip izini kaybettirmeye çalışmakta.

Bu gönüllü katiller ordusunun sayısını vs. biz tam olarak bilmesek de ilgili makamlarda kayıtlıdır elbet.

Ancak, konumuzla ilgili mesele bir kısım Yahudi’nin Gazze’de soykırım işlemek için gidip gelmesi değil.

Asıl mesele;

Türkiye’de yaşayan ve askerlik tercihini Siyonist Rejim’den yana kullanan Yahudiler askerlikten muaf tutuluyor mu?

Türkiye’de toplam kaç Siyonist katil bulunuyor?

Bu katiller Türkiye’de, Türkiye’ye karşı ne tür bir hazırlık içindedirler?

Bunların ev ve işyerlerinde ne tür silah/istihbari ekipman hazırlığı var biliniyor mu?

12 Gün Savaşı (İran-israil Savaşı) esnasında İran’a karşı yürütülen suikastlar ve sabotajlardan ders alınıyor mu?

Örgütlü-hiyerarşik bir düzen içinde bulunup başka bir ülkeye hizmet eden böylesine profesyonel bir yapı nasıl oluyor da Ulusal Güvenliğe tehdit oluşturmuyor?

Bu ülke vatandaşlarının oluşturduğu vakıf ve dernek örgütlenmeleri Ulusal Güvenliğe tehdit olmadığı halde ağır baskılara maruz bırakıldığı gerçeği ortada dururken, bu silahlı illegal oluşum himaye mi ediliyor- kim tarafından neden himaye ediliyor?

Ulusal Güvenlik üst aklı böylesi tehditleri daha oluşum aşamasında bertaraf etmeyi öngörür. Oysa 7 Ekim’le birlikte burada oldukça ilerlemiş bir yapılanma fark edildi. Buna rağmen hiçbir şey yokmuş gibi davranmanın mantığı nedir anlayan beri gelsin!