Tarih;
Sadece geçmişi mi anlatır?
Ya da sadece bir hikâyeden mi ibarettir?
Veya ecdat ile övünme mecrası mıdır?
Veyahut milli duyguların tatmin edildiği bir bilgi yığını mıdır?
Hayır.
Tek başına bunların hiçbiri değildir tarih.
Tarih;
Sadece geçmişi anlatmaz. Aynı zamanda yaşadığımız şu zamana ve hatta geleceğe projektör tutar. Çünkü geçmiştekine benzer olayları yaşıyoruz ve gelecekte de yaşayacağız. Bundan dolayı geçmişte yaşadıklarımızı anlatırken, günümüzü ve dahi geleceğimizi konuştuğumuzun bilincinde olmalıyız.
Hülasa; geçmişte yaşananlardan ders çıkardığımızda gerçek tarih okuyucusu oluyoruz.
Anlattıklarımız bir masal veya hikâye değildir. Eğer geçmişe sadık kalınırsa ki gerçeklerin ta kendisidir. İçerisine menkıbeler doluşmuş olsa da amaç; küllerin arasında kalmış kor ateşe ulaşabilmektir.
Özetle; özdeki hakikati bulmaktır maksat.
Ecdadın yaptıkları ile övünüp yan gelip yatmak, bizleri bugün duçar olduğumuz zillet haline koyar. Eyyübî, Kudüs’ü ikinci kez fethetti. Ama günümüzde Kudüs işgal altında. Fatih, Konstantin’i İslambul (İstanbul) yaptı. Hakeza bu şehir, tekrar Konstantin olacak kadar dejenere olmuş durumda.
Hasılı kelam; istediğiniz kadar ecdat ile övünün. İyi işlerde onlara tabi, kötü yaptıklarında da beri olmaktır esas marifet.
Ortak bilinç oluşturur tarih. Ortak duygular ile müşterek reflekslere zemin hazırlar. Ama sürecin sadece bir ulusun tüm duygularının tatmini, diğer bütün halkları hakir görme veya onların duygularını bastıracak bir mekanizma oluşturmaya gitmemesi esastır.
Bunlardan en önemlisi; tarihten ders çıkarmaktır. Bu amaçla geçmiştekiler anlatıldığında, aleyhimize dahi olsa yüzleşmekten korkmamak gerekir.
Geçmişte yaşayan tiranları gerçek anlamda tanısaydık, günümüz soykırımcıları bu kadar rahat insan kıyımı gerçekleştirmezdi. Eğer insanlık Hitler’den ders çıkarsaydı, Netanyahu’lar ortaya çıkmazdı.
Ama her şeyden önce geçmişteki gerçeklerle yüzleşmek elzemdir. Yüzleşmenin gerektirdiği bilgi ve belgenin yanında bir de cesur olmak gerekiyor.
Örneğin Şeyh Said, Ağrı, Zilan, Sason, Alakamış, Dersim dediğimizde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde yaşattığı bunca zulmü kaşımak değildir maksat. Ama yüzleşmek, bunca katliamın olduğunu görmek ve bir daha böylesi insan kıyımı gerçekleştirmemektir amaç.
Ya da PKK’nın gerçekleştirdiği Pınarcık (Mardin-Ömerli), Peçenek (Şırnak-İdil), Başyurt (Mardin-Midyat), Ortabağ (Şırnak-Uludere), Çevrimli (Şırnak-Güçlükonak), Susa (Diyarbakır-Silvan), Başbağlar (Erzincan-Kemaliye) katliamlarını gündem edindiğimizde ise acıları yarıştırmak için değil, bir daha yapmayın demek içindir.
İnsanın içini acıtsa bile bazı acıları gömmenin bir fazilet olduğunu bilmek gerekiyor. Ama Yasin Börü’nün ölü bedenine sopalarla vurup, üstünden araba ile geçtikten sonra cesedini yakanların; “Bunlar kan ile besleniyor” demeleri iç acıtıyor doğrusu.
Dinime küfreden bari Müslüman olsa.