Gazze’de iki yıla yakın süren katliamlar en vahşi haliyle devam ediyor. Durdurma adına ‘sözlü’ tepkiler dışında bir şey yapılmıyor. Hem liderler hem devletler işi hep ‘kınama’ boyutundan götürüyor. Pek fazla bir şeyler yapacakları umudu da yok gibi.

Adım atmaları için daha ne olmalı daha ne olabilir, bilemiyoruz tabi.

Fakat tüm bunlara karşı vicdanları ölmemiş insanlar başlarını yastığa hiç rahat koymadılar.

Karınca kararınca da olsa hem imkanlarını hem saflarını belli ettiler. Aylarca meydanlarda kaldılar. Ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Bu konuda adeta ‘bir vazife olsa hazırız’ duruşu sergilediler.

‘Cansa can malsa mal.’ mesajını verdiler.

Bu durum gösteriyor ki

Gazze ile ilgili bu işi vicdan sahibi insanlar yapacak.

Bu şeref liderlerden ziyade halklara nasip olacak.

Bu kanı onlar durduracak.

Bu vahşiler onların elleriyle zelil olacaklar.

Siyonistler de bunu iyi biliyor. Bunun hesabını yapıyorlar.

O açıdan halkın diri olması lazım.

Halkın Gazze gündeminin diri olması lazım.

Halkın Gazze gündemini diri tutması lazım.

Gazze’yi sanki bir tek konuşacak biz kalmışız kadar konuşmalıyız.

Gazze’yi anlatacak sanki bir tek biz kalmışız gibi anlatmalıyız.

Gazze’ye sahip çıkacak sanki bir tek biz kalmışız gibi sahip çıkmalıyız.

Asıl kaybediş, insanların umutsuzluğudur. Tükenmişliğidir.

Çaresiz kaldıklarını düşünüp meseleyi unutmaya terk etmesidir.

Bu anlamda gösteriler, yürüyüşler, basın açıklamaları, protestolar, mitingler hepsi çok değerlidir ve anlamlıdır.

‘Yapıyoruz da ne oluyor?’ tembelliğine asla kapı aralanmamalıdır. Tam tersine daha fazla ne yapabiliriz hesabında olunmalıdır.

Daha etkili daha kalıcı daha harekete geçirici nasıl olabilir? Planında olunmalıdır.

Yani bir pes etme durumuna karşı yaptıklarımızı daha etkili kılma düşüncesinde olunmalıdır.

Şimdiye kadar kendi imkân ve şartlarına göre sahada olan vakıflar, dernekler, cemaatler ve tüm bileşen sivil toplum işin öncülüğünü devam ettirmelidirler. Eylemleri somut bir hal alana dek mücadelelerini sürdürmelidirler.

Ve gerçekten artık insanlar somut adımlar üzerinde kafa yormalıdırlar.

Binlerce insanın Ürdün'den, Mısır'dan, Suriye’den sınırları zorladığı düşünülse. Ve bunlar Türkiye’den, Pakistan’dan, Endonezya’dan, körfez ülkelerden ve vicdanı ölmemiş tüm insanlardan bir sel olarak aktığı düşülse iş biter aslında. Ve aslında çok zor değildir.

Ortak inanç varsa ortak eyleme dönüşmesi daha kolaydır.

Ancak ümmetin bu anlamda kendi arasında bir organizasyon bağının olması gerekmektedir.

Nasipsiz liderlerin engellerine rağmen böyle bir organizasyon inşa edilmelidir.

Bu sivil bir inisiyatif olmalıdır. Ümmetin böyle bir potansiyeli de vardır.

Ümmet buna muktedirdir. Ümmetin içinde böyle kabiliyetler vardır.

Ümmetin içinde bunun taliplileri de vardır. Yeter ki böyle bir adım atılmış olsun.

Yoksa bu kan durmaz. Bu kan durdurulamaz.