İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz, Filistin'i resmen devlet olarak tanıdı. Londra ve Ottowa’da kapalı istişarelerle koordine edilen bu karar, Gazze'deki katliama ve Batı Şeria'daki işgalci israilin saldırılarının tırmanmasına bir yanıt olarak görülüyor. Avrupa başkentlerinden sızan bilgilere göre, önümüzdeki günlerde yedi ülkenin daha benzer bir adım atması bekleniyor: Belçika, Fransa, Lüksemburg, Malta, Andorra, San Marino ve muhtemelen İrlanda.

Bu tanımalar sembolik de olsa, israil ve ABD üzerindeki baskıyı artırıyor ve Washington'ın "barış süreci" üzerindeki tekelini zayıflatıyor. Ancak diplomatik görünümün ardında yeni bir tırmanış riski yatıyor: İşgalci israil şimdiden "kararlı bir yanıt" sinyali veriyor ve Mısır'dan Basra Körfezi'ne kadar bölgesel aktörler stratejilerini yeniden yapılandırıyor.

Tanınmanın Sonuçları: Diplomatik Baskıdan Stratejik Kopuşlara

Bu ülkelerin Filistin'i tanıması kendiliğinden gelişen bir hareket değil, Haziran 2025'te yapılan G7 zirvesinin ardından başlatılan aylarca süren gizli müzakerelerin bir sonucudur. Daha önce temkinli bir söylem benimseyen Başbakan Keir Starmer yönetimindeki İngiltere, artık açıkça "acil bir gereklilik" olarak "iki devletli çözüm" çağrısında bulunuyor. Benzer şekilde, işgalci israilin geleneksel müttefikleri olan Avustralya ve Kanada da bu hamleyi "insani kaygılar" ve "uluslararası hukuk" ile gerekçelendiriyor. AB üyesi Portekiz de, 147 BM ülkesinin Filistin'i tanıdığı genel Avrupa eğilimini izliyor. Brüksel'den gelen gizli muhtıralar, bunun bir "domino etkisi" yaratacağını gösteriyor: Suudi Arabistan ve diğer Sünni Körfez monarşilerinin, ekim ayında yapılacak Arap Birliği zirvesinde bu girişime katılması bekleniyor. İşgalci israil açısından bu, sözde "meşruiyetlerine" indirilmiş bir darbe; Tel Aviv, İbrahim Anlaşmaları'ndaki kilit ortaklarını kaybediyor ve Trump yönetimindeki ABD, işgalci israili desteklemekle müttefiklerinin baskısı arasında bir denge kurmak zorunda kalıyor. Uzun vadede bu durum, Filistin meselesinin “çok kutupluluğun” bir sınavı haline geleceği BMGK'de bir reforma yol açabilir.

Ateşkes yerine tırmanış

Bu arada Gazze'deki durum hâlâ felaket: Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı'na göre işgalci israil, aralarında yaklaşık 20 bin çocuğun ve bebeğin de bulunduğu 65 binden fazla Filistinliyi öldürdü. Filistin'i tanımak, anında bir rahatlama getirmeyecek; aksine, siyonist liderlerin defalarca dile getirdiği gibi, işgalci israili uluslararası topluma oldu bitti sunmak için soykırımını yoğunlaştırmaya teşvik edecektir. CIA raporları, işgalci israilin Filistinlileri yerlerinden edip Gazze'yi terk etmeye zorlamak amacıyla Gazze'deki katliamları mümkün olan en üst düzeye çıkarmayı planladığını doğruluyor.

İşgalci rejimin olası eylemleri

Batı Şeria'nın İlhakı; Katil Netanyahu, Ürdün'ün batısında bir Filistin devleti olmayacağını zaten ilan etti. Tel Aviv'den gelen sızıntılar, sözde yerleşimcilerin kontrolündeki toprakların %30'u kadarının kısmi ilhakını öneriyor. Bu, Filistin'in tanınmasına bir "ayna tepkisi" olacak ve kilit bölgeleri etkili bir şekilde ilhak etmeyi hedefleyecek.

Diplomatik önlemler; işgal altındaki Kudüs'teki tanınmış ülkelerin konsolosluklarının kapatılması ve büyükelçilerinin geri çağrılması. Siyonist israil çetesinin dışişleri bakanlığı kaynakları, İngiltere ve Kanada'ya teknoloji ihracatını kısıtlayacak ekonomik boykot planlarından bahsediyor.

Gazze'de askeri tırmanış: Gazze'ye yönelik saldırılar artıyor. Kitlesel sivil kayıpları. 2025 yılı sonuna kadar can kayıpları 80-90 bini aşabilir ve bu da insani çöküş tehdidi yaratabilir. Genel olarak Gazze, israilden kaynaklanan terör saldırılarının periyodik olarak patlak verdiği "dondurulmuş bir çatışma" ile karşı karşıya kalabilir. Gazze’ye selam, direnişe devam!