• DOLAR 35.484
  • EURO 36.674
  • ALTIN 3075.47
  • ...

Ümmet, işgal, mazlumlar, kıyım, Filistin, Gazze, direniş, HAMAS, Suriye ve Kaliforniya…

Bugünlerde aklımıza en çok gelen kelime ve yer isimleridir.

İyilik, doğruluk ve hak cephesinde üzerine düşeni yapanlar, yapmaya çalışanlar olduğu gibi kötülük, yanlışlık ve batıl cephesinde de üzerine düşeni yapanlar, yapmaya çalışanlar vardır.

İmtihan dünyasında insanların arasındaki başarı, yenilgi, zafer veya mağlubiyet insani çaba, girişim, imkân ve planlama ile ilgili olduğu gibi bazen tamamen İlahi iradenin devreye girmesiyle de bu kader gerçekleşebilir, bu netice ortaya çıkabilir. Gazze’deki vahşetle izzetli direnişi, Kaliforniya’daki yangını bazen bu perspektiften görmek lazımdır.

Aşağıda alıntı yaptığımız iki anlatının biri Müslümanlar arasındaki ilişkiyi anlama, diğeri Allah’ın dilerse kişiye, topluma veya dinine en umulmadık anda, mekânda ve kişi eli ile yardım edeceğini bilme açısından önemlidir:

“Yunus, İmamı Şafii talebelerinden biridir. Yunus, bir gün İmam Şafii ile bir konuda müzakere yapar. Ve hocasıyla ihtilaf eder, ters düşer. Yunus, o kadar öfkelenir ki bütün bağları ve hürmetleri yok sayarcasına dersi terk eder ve o kızgınlıkla çıkıp evine gider.

Akşam vakti, Yunus’un kapısı çalınır. Yunus, kapıya gider ve ‘Kim o?’ diye seslenir. Kapının arkasındaki ses ‘Şafii’ der. Yunus, kapıyı açar. Hocasının kapıda beklediğini görünce şaşırır. Hocasının ayağına kadar gelmesi karşısında mahcup olur ve kısık bir sesle İmam’ı içeri buyur eder. İmam Şafii, gün içinde yaşananlardan dolayı ona şunları söyler:

‘Ey Yunus, bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak?

Ey Yunus, yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma! Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir!

Ey Yunus, hatadan nefret et; ama hataya düşenden nefret etme!

Bütün kalbinle günaha öfkelen; ama günahkâra acı, ona merhamet göster!

Ey Yunus, sözü eleştir ama sözü söyleyene saygı göster!

Ey Yunus Görevimiz, hastalığı tedavi etmektir, hastayı yok etmek değil!”

Evet, İmam Şafii ‘Ben seydayım, ben haklıyım, o öğrencidir, cahildir, hadsizlik yaptı.’ türünden nefsini okşayan, kendine pay çıkaran, üsteleyen, reddeden bir bakışla ve yaklaşımla hareket etmez.

Peki; birey, aile, akraba, komşu, öğreten veya öğrenen, camia, toplum, mezhep, millet ve ümmet olarak birbirimizle aramızda yaşadıklarımız sebebiyle birbirimize nasıl davranıyoruz.

Birkaç adım geriye çekilip adamakıllı düşünmeye değmez mi?

“İngiltere'de yaşayan Fatıma isimli Somalili fakir bir kadın, bir gün yardım almak için bir radyoyu arar. Bu esnada Dr. Timothy Winter isimli İngiliz bir ateist de radyoyu dinlemektedir. Bu ateist adam, bu Müslüman kadınla alay etmeye, onu küçük düşürmeye karar verir. Kadının isim ve adresini radyodan alır, sekreteri aracılığıyla ona büyük bir miktarda gıda ve yardım malzemesi gönderir ve sekreterine ‘Eğer kadın, sana gıdayı kimin gönderdiğini sorarsa, ona de ki: Şeytan, gönderdi.’

Kadın, ayağına kadar gelen bu nasibe ve kaderin güzel cilvesi karşısında sevinir. Sekreter ona, ‘Bunları kimin gönderdiğini bilmek istemiyor musun?’ diye sorunca bu ümmi, fakir ve mümine kadın, bu ateistin Müslüman olmasına ve Abdülhakim Murad ismini almaya vesile olacak müthiş cevabı verir:

"Ben yardımı kimin gönderdiği ile ilgilenmiyorum; çünkü ALLAH bir şeyin olmasını istediğinde şeytanlar bile ona itaat eder."

Ha, biz Gazze’ye yardım etmezsek ne mi olur?

Onlara ve tüm mazlumlara ‘yangın, sel, kasırga, çekirge’ gibi çeşitli görünür ve görünmez ordularıyla yardım edecek bir RAB vardır.