Maneviyatın zirve yaptığı bu mübarek ayda şer odakları dur durak bilmiyor. Hedefte yine aile kurumumuz ve eğitim yuvalarımız var.
Okullarda çocuklarımıza sapkınlık dersleri verilmek isteniyormuş!!! Utanmadan, sıkılmadan, pervasızca bunu dile getiriyorlar.
Aileleri ve çocukları kötülüklerden koruyan büyük sığınağımıza, sağlam kalemize karşı savaş açıyorlar.
Mübarek ramazan ayında aile kurumumuza ve eğitim yuvalarına saldırmayı tercih etmelerinin altında yatan yüzlerce neden var elbette.
Şeytanların bile zincire vurulduğu bu ayda şeytanı geçmiş olmalılar ki tüm zincirlerini kırarak sapkınlık propagandası yapıyorlar.
Aile ve yuva sıcaklığını hazmedemeyenler, hazımsızlıkları ile çocuklarımızı karanlıklara ve sapkın dehlizlere sürüklemek istiyorlar.
Sanırım maneviyat ve dayanışma atmosferi şer odaklarını daha saldırgan hale getiriyor.
Ailecek iftar sofralarının kurulduğu, birlik ve beraberliğin en yoğun yaşandığı bugünlerde sapkınlık ve kötülük ekenler, insanın en çok huzur bulduğu ailenin varlığını ve mutluluğunu hazmedemedikleri için kırmızı görmüş gibi kutsallarımıza, değerlerimize haramiler gibi saldırıyorlar.
Toplumumuzun temel taşı olan aile kurumu asırlardır kültürümüzün en güzel taşıyıcısı olmuştur. Ancak bugün, aile müessesemizi bombalamaya yeltenen, tarihimizin izzetine göz diken, değerlerimize savaş açmış bir zihniyetle karşı karşıyayız. Onlara göre kutsal olan aile kurumu bitmeli, çocuklar sapkın bir zihniyetle yetişmeli… Bu sapkın düşüncelere sahip sendika, kutsallarımıza pervasızca saldırıyor. Daha vahimi, bu yapıyı fonlayan, destekleyen ve sahneye süren unsurlar, doğrudan manevi değerlerimizi hedef alıyorlar.
Sistematik bir şekilde yapılması planlanan bu saldırı, sadece bireysel bir sapkınlık meselesi değil, küresel bir projenin parçası olup toplum mühendisliği amacını güdüyor. Tek tipçi zihniyetin temsilciliğini üstlenen bu yapılar, neslimizi ve geleceğimizi şekillendiren değerlerimizi aşındırma çabasındalar. Aslında kültürümüze, değerlerimize yönelik yapılan bu saldırılar, yalnızca ahlaki çöküşü hızlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğimizi ipotek altına alma riskini de doğuruyor.
Bu noktada, MEB ve devletin ilgili tüm kurumlarının gereken sorumluluklarını yerine getirmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Çünkü söz konusu yapı, adeta illegal bir örgüt gibi faaliyetlerini ilan ediyor. Çocuklarımızı ve gençlerimizi hedef alan ve toplum mühendisliği projelerini pervasızca uygulamaya başlayacaklarını ilan eden bu yapılar aslında büyük bir oyunun yalnızca bir parçasıdır.
Neslimizi laboratuvar ortamında bir deney malzemesi gibi görme cüreti gösteriyorlar. Toplumun en zayıf halkası olan çocuklarımız ve gençlerimiz üzerinden büyük bir ideolojik savaş yürütüyorlar.
Bunların kimler tarafından gizli gizli hangi fonlarla desteklendiğini ve nasıl yönlendirildiklerini herkes gördü ve biliyor.
Küreselcilerin yerli iş birlikçilerinin eliyle sahneye sürdüğü bu sapkınlık dalgası, toplumumuzun manevi değerlerine saldırmakla kalmayıp, insan fıtratını da hedef alıyor. Sadece bugünümüzü değil, yarınımızı da tehdit eden bu projeye karşı topyekûn bir duruş sergilemek zorundayız.
Ancak bu sapkın fikirli güruh ne yaparsa yapsın, insanların feraseti her zaman bu tür saldırıları boşa çıkarmıştır ve boşa çıkaracaktır. Bugün de aynı iradeyle hareket ederek, aile kurumumuzu ve manevi değerlerimizi korumak için mücadelemizi sürdürmeliyiz. Bu noktada devlet yetkilileri, sivil toplum kuruluşları ve tüm duyarlı vatandaşlar olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmeli ve bu tür sapkınlıklara geçit vermemeliyiz.
Küreselcilerin ve kuklalarının milletin iradesini aşındırmaya, değerlerini yok etmeye yönelik tüm hevesleri kursaklarında kalacaktır. Sapkınlık projeleri ve toplum mühendisliği oyunları bu topraklarda bugüne kadar yeşermedi ve de yeşermeyecek. Tarih boyunca nice badireleri atlatmış olan bu millet, inancına ve değerlerine sahip çıkmaya devam edecek, sapkınlık terörünün kökünü kazıyacak inşallah, bu da böyle bilinsin.