• DOLAR 35.338
  • EURO 36.598
  • ALTIN 2990.17
  • ...

“Hani Allah, iki topluluktan birinin muhakkak sizin olacağını vadetmişti; siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkın ve inkâr edenlerin arkasını kesmek (kökünü kurutmak) istiyordu.” (Enfal 7)

Kıssaların en güzeli elbette ki bizzat vahyin ifadesiyle Yusuf aleyhisselamın kıssasıdır. Yalnız bu kıssa, Kur’an-ı Kerim’in nüzul seyrinin yani siyerin bir parçasıdır.

Haliyle en kapsamlı kıssa, en tafsilatlı, en ibretli, en güçlü, en canlı, en etkili öykü siyerdir. Ve siyer, zahiren kendi zamanında yaşanıp bitmiş gibi gözükse de kıyamete kadar okunan her ayetle beraber adeta yeniden yaşanmaktadır.

O yüzden Resulullah (sav)’in irtihalinden sonraki her vakaya, duruma, tavra öncekilerin bir çeşit izdüşümü, farklı aynada yansıyan görüntüsü olarak bakılacaktır.

Yukarıda mealini hatırladığımız ayet-i kerime, Bedir’de yaşanıp biten bir savaştan bahsediyor. Gayemiz Bedir’i de kendi zamanına hapseden tarihselci sapkınlığa yeniden reddiye yazmak değil.

Gördüğümüzü ve duyduğumuzu sürekli bir şeye bağlarken Kurandan daha sağlam bir dayanak olamayacağına göre illa ki onun gözlüğüyle görmeye çalışacağız.

Yukarıdaki ayette malum, güçsüz olan topluluk, bin deve ile onu yalnızca kırk kişinin koruduğu kervandı.

Taşınan malların 50 bin dinar tutarında olduğu nakledilmiş. Bunu develerin fiyatını da hesap ederek şu anki Türk lirası karşılığı ile söylersek 1 milyar lirayı geçiyor. Bu da az bir meblağ değil.

Arapçada havl, kuvvet, kudret, takat, meune, sultan, riyh gibi güç manasına gelen birçok kelime varken ayette şevket kelimesi kullanılmış.

Şevket, batma fiilinden geliyor. Diken, çatal, kılçık, mahmuz bununla ifade ediliyor. Haliyle en sivri, en keskin olanı anlatıyor. Osmanlı heybeti de bunu sevdiği için “şevketlü sultanım” hitabı çok duyulmuş.

Allahu alem, ne denmiş oluyor: “Size ikisinden birini vaad ettik. Siz şevketsiz olanı yani acısız, silahsız, hazır, kolay ve dişinize göre olanı istediniz. Böylece hem Mekke’de bıraktığınız ve müşriklerin gasp ettiği malınıza karşı bir bedel alacaktınız hem de İslam daveti için ciddi bir maddi kaynak bulacaktınız. Küffarla doğrudan savaşmak diye bir gündem yoktu. Hak Teala ise, liderleriyle, namıyla, ihtişamıyla, yetkisiyle önce bölgesel bir güce ardından da devasa güçlere karşı size zafer vermek istiyordu. O sizi parayla malla değil, silahla otorite ile galip kılmak istiyordu.”

Gazze’de 15 aydır devam eden ve normal hiçbir insanın kör, sağır ve dilsiz kalamayacağı bir hadise var.

Tüm alemi sarsıyor, taşları yerinden oynatıyor, siyonist emperyalizmin dayattığı düzeni yavaş yavaş bozuyor, liderleri yerinden ediyor, güç dengelerini sarsıyor, uluslararası ilişkiler adına ne varsa hepsini hükümsüz kılıyor, savaşın ve direnişin lügatini sil baştan değiştiriyor.

Ve Gazzeliye de sanki Bedir’dekinin aynısı murad ediliyor:

 “Siz sadece Gazze ve Filistin’i istiyordunuz. Fakat Allah cc ise size şevketli olanı verdi, veriyor, verecek. Size, en büyük laneti cihandan silip atma şerefi bahşediyor.”

Yine ayetin son cümlesinden şevketin, o zalimlerin arkasının kesilmesi manasına geldiğini de anlıyoruz.

Demek ki, yalnızca soykırımın oradaki hazır taşeronları değil, destek veren, kim varsa onları devirmek de nasipte var.

Yani sadece terör rejiminin tankları veya önden verilen Amerikan, Avrupa silahları, bombaları filan değil bu azgın katil sürüsünün dabirindeki (arkasındaki) kokuşmuş bölge rejimlerin de sonu Gazze eliyle geliyor Allah’ın izniyle.

Bedir Zaferi, Mekke’nin de, Kudüs’ün de, İstanbul’un da yeniden ve yeniden fethini müjdelemiştir.

Bu mübarek aylarda bir daha ya Hu..