Afganistan İzlenimlerim -4-
Bir önceki gün yoğunluktan görüşemediğimiz Afganistan İslam Emirliği Sözcüsü Zabihullah Mücahid’le röportaj için ikinci gün yine Kültür Bakanlığının yolunu tutuyoruz. Kapıda duran askere izin kağıdımızı gösterdikten sonra yukarı çıkıyoruz. Yine salonda bekleyen bayağı insan var. Mihmandarımız Nimetullah hoca, Sözcü Mücahid’in sekreteri Bilal Karimi’ye Türkiye’den geldiğimizi bizi içeri almasını rica ediyor. Biraz bekledikten sonra bizi ve Dubai kaynaklı bir medya ekibini içeride bir odaya alıyorlar.
Beklerken kısa bir sohbete dalıyoruz. Tercümanla birlikte 6 kişilik medya ekibine hangi yoldan geldiklerini soruyoruz, uçakla diye cevap veriyorlar. Kabil’e uçuşlar açıldı mı diye sorunca da hayır biz özel jetle geldik yanıtını alıyoruz. Dubai kaynaklı olunca normal tabi. Ah bir de Müslüman beldelerin zenginliklerini ifsat için kullanmasa yönetimleri, İslam ülkelerinin gelişimi ve birliği için kullansalar, neler yapılır neler diye iç geçiriyorum.
Bir ara kapıda duran uzun namlulu koruma askeriyle konuşuyoruz. Zabihullah Mücahid’in çok geleni var, burası sürekli böyle mi deyince, asker; Mücahid’in bazı günler iki saat uyuduğunu, bir aydır kapısında nöbet tuttuğunu ancak daha bir gün bile öğlen bir parça ekmek yediğini görmediğini anlatarak Sözcü Zabihullah’ın fedakârca çalışmasını ortaya koyuyor.
Birazdan görüşme sıramız gelince içeri geçiyoruz. Selam verdikten sonra hemen kamerayı ayarlayıp karşısına oturuyorum. Türkiye’den geldiğimizi belirterek tebrikle başlıyorum. Elde edilen bu zaferin Kur’an ve Sünnet çerçevesinde hak yolda ilerledikçe Allah’ın yardımının hiç eksilmeyeceğini ve tüm dünya Müslümanlarının duasını alacaklarını ifade ediyorum. Mücahid de tebriki kabul ederek ülkelerine gelmemizden memnuniyet duyduklarını ifade ediyor.
Ben röportajın detayına girmeyi gerekli bulmuyorum çünkü görüşmemizin tamamını gazetemiz Doğruhaber’de verdik. Rehber TV’mizde izlersiniz inşallah.
Ancak Sözcü Mücahid’in çok önemli gördüğü ve ısrarla üzerinde durduğu birkaç hususu belirtmekte fayda görüyorum.
Birincisi; kendilerine karşı yapılan dezenformasyonlara karşı seslerinin doğru bir şekilde duyurulmasını istiyor. Mesela gelip de kendileriyle görüşen bir kısım medyanın sonradan farklı yazdıklarını ve yayın yaptıklarını ifade ederek bu konuda çok muzdarip olduklarını ifade ediyor Sözcü Mücahid.
İkincisi; gelir gelmez tüm ülke çapında emniyeti sağladıklarını, şimdi ise 20 yıllık işgalle yıkılıp harap edilen ülkelerini inşa sürecine girişeceklerini ve bu konuda başta Türkiye olmak üzere çevre Müslüman ülkelerle yakınlaşmak istediklerini belirtiyor.
Üçüncüsü; Afgan halkının savaşlardan yorulduğunu “İş, Aş, Adalet” beklentilerinin olduğu sorumuza Mücahid, kendi halkının tüm beklentilerini karşılayacaklarını ifade ediyor. Ayrıca 20 yıl uğruna mücadele ettikleri şeriatla yönetilecek İslami bir yönetim kuracaklarını sözlerine ekliyor.
Sorularımıza açık yüreklilik ve net ifadelerle cevap verdiği için Sözcü Mücahid’e teşekkür ediyor ve Bakanlıktan ayrılıyoruz.
Sözcü Mücahid’in belirttiği gibi Afganistan son 20 yıldır ABD işgali altında ancak bunun öncesi de var. Önce İngilizler sonra Ruslara karşı amansız bir direnişle yüz binleri şehid vererek İslam dini ve özgürlük uğruna büyük bedeller ödediler. Şimdi İslami bir yönetim kuracaklar. Öncelikle ciddi para kaynağına ihtiyaçları var. Yakın zamanda ödeneceği belirtilse de şuan çalışan memurlar maaş alamıyor. Taliban askerleri ise maaş almadıkları gibi gün içerisinde neredeyse yiyecek yemekleri bile yok. Ama izlenimlerimiz; hepsi de gönülden bağlılar.
Yani anlayacağınız; Afganistan İslam Emirliği’nin işi zor. Çünkü son 20 yıllık işgalle birlikte oluşturulan devlet sistemi ve gelen hükümetlere şekil verenler hep batılı işgalciler olmuş. Yasalarından tutun da yaşam ve kültürlerine kadar müdahale edilen Afganistan’da sıfırdan bir devlet kurmak oldukça zor olacak. Hele bir de batıya angaje çalıştırılan devlet sistemini İslami hükümler ile yönetilecek bir İslam devletine dönüştürmek kolay olmayacak. Bunun içindir ki İslam ülkelerine çağrıda bulunuyorlar, istişare ederek, yardımlaşarak işimizi kolaylaştırın demeye çalışıyorlar.
Oluşturulacak İslami yönetimin anayasa, kanun ve esaslarını hazırlayacak hukukçu, akademisyen, alim ve mütehassıs kişilikleri mevcut görünüyor. Ancak devletin bürokrasisini tüm şehir ve ilçelerdeki devlet dairelerini işletecek yeteri derecede ehliyet ve liyakat sahibi insan kaynağı yok gibi. Mevcut devlet kurumlarının yürütülecek alt yapı sistem ve kurumsallığı da yok denecek kadar zayıf.
En önemlisi de emir komuta zincirinin tek elde toplanacağı düzenli profesyonel bir orduya ve polis gücüne acil ihtiyaçları var. Ancak tüm bu sorunlarla baş edecek çok büyük enerjilerinin de olduğunu belirtelim.
Sonuçta üç imparatorluğu(İngiltere, SSCB, ABD) dize getiren, yenilgiye uğratan insanlar bunlar.. Tüm bu alanlardaki ihtiyaçları için İslam ülkelerine yönelik yaptıkları ilişkileri geliştirme çağrıları karşılanmaz ise bu boşluğu yine sömürgeci, işgalci batılı ülkeler Avrupa, Amerika, Çin ve Rusya dolduracaktır maalesef.