• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Camiler, Allah’ın evi Kâbe’nin şubelerinden, İslam’ın değer ve sembollerindendir. Bir yerde cami olması oradaki Müslüman varlığına ve ne düzeyde olduğuna işarettir.

Müslümanlar için cami salt bir ibadet yeri değil, bir toplanma ve buluşma, eğitim, sağlık, siyasi ve kültürel çalışmaların yürütüldüğü mekânlardır.

Peygamber Aleyhisselam, Mekke’den Medine’ye hicretlerinde yaptığı ilk iş cami inşa etme olmuştur. Bu sünneti sonradan gelen bütün Müslümanlar takip etmiş, fethedilen, yeni yerleşime açılan yerlerde muhakkak bir cami yapılmıştır. İslam coğrafyasının neresine giderseniz gidin, ama zengin ama fakir yerlerde muhakkak camileri görürsünüz.

Camiye arazi vermek, yapımında çalışmak, ayni ve nakdi yardım yapmak, bütün Müslümanlarca kutsal ve yapılması gereken bir iş olarak görülür. Başka fikir ve organizasyonlarda bir araya gelinmese de camiler, Müslümanların ortak paydasıdır.

Kur’an-ı Kerim’de caminin faziletleri, önemi ve misyonu hakkında birçok ayet vardır.

“Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.” (Tevbe 18)

“Mescitler şüphesiz Allah’ındır. Öyleyse oralarda Allah’a yalvarırken başkasını katmayın.” (Cin 18)

“Allah’ın mescitleri içinde, Allah’ın isminin anılmasını men eden ve o mescitlerin harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır…?” (Bakara 114)

 “Kim Allah için bir ev inşa ederse (mescit yaparsa) Allah da cennette onun için bir ev yapar.” (Buhari)

 “Beldelerin Allah’a en sevimli yerleri mescitlerdir...” (Müslim)

“Bir kimsenin mescidle alakasını görürseniz, onun mü’min olduğuna şehadet ediniz.” (Tirmizi)

Bütün bu fazilet ve öneme paralel olarak camiler de her daim İslam düşmanlarının hedefinde olmaktadır. Camilerin fiziki olarak yıkılması, kapanması, Müslümanların ibadetinden men edilmesi ve amaçları dışında kullanılması için çalışılmaktadır.

Kurak ve çorak bir yerde olan Kâbe’ye olan teveccühü kıskanan Ebrehe, fillerle desteklenen büyük bir orduyla Kâbe’yi yıkmak için harekete geçmiş ve başına gelenler Fil Süresinde anlatılmaktadır.

Medine’deki Nebevi Mescidinin hürmetini ortadan kaldırmak ve Müslümanlar arasına tefrika çıkarmak için münafıklar tarafından ‘Dırar Mescidi’ inşa edilmiştir.

İspanya’daki Endülüs Devleti ortadan kalkınca İspanyadaki camiler ya yıkılmış ya da kiliselere çevrilmiştir.

Sömürgeci ve emperyalistler, İslam beldelerini işgal ettiklerinde ilk hedefleri camiler olmuştur. Müslümanların camide ibaretleri engellenmiş, bunu başaramayınca da camileri kendi kontrollerine almak istemişler.

Ülkemizde İslam ile topyekûn savaşın olduğu Cumhuriyetin ilk dönemlerinde camiler kapatılmış, ezan Türkçe okutulmuş, maalesef birçok cami, ahır ve depolara dönüştürülmüştür. Fethin sembolü ve Müslümanların 500 yıllık ibadet mekânı olan Ayasofya Camiinde ezanlar susturulmuş ve müzeye çevrilmiştir.

Özgürlükçü ve bütün dinlere eşit mesafede olduğunu iddia eden Avrupa, binlerce kilisenin yüksek kuleleri ve her daim çalan çanları olduğu halde, cami minarelerine ve hoparlörden ezan okunmasına izin vermemektedir.

İşgalci İsrail, polis korumasında binlerce fanatik Yahudi’yle her gün Mescid-i Aksa’yı işgal etmekte, mahremini çiğnemektedir. Orada ibadet ve itikafta olan Müslümanlara saldırarak arkeolojik kazılar adı altında Aksa’nın altını oymaktadır.

25 Şubat 1994’de Filistin El-Halil’deki Hz. İbrahim Camisi’nde sabah namazı kılan müminlere bir azgın Siyonist kurşun yağdırmış, 29 mümini şehit etmiştir. 

26 Haziran 1992’de aynı zihniyetin temsilcileri Diyarbakır Silvan Susa Camiinde akşam namazı sonrası toplanan Müslümanlara yönelik tam bir katliam yaptılar. 2’si çocuk 10 kişi şehit edildi.

15 Mart 2019’da Brenton Tarrant adındaki bir katil, Yeni Zelanda Christchurch’da Cuma namazı öncesinde Al Noor ve Linwood camilerine saldırdı. 51 Müslüman şehit olurken 19’u ağır 49 kişi de yaralandı.

Bütün bunlarla birlikte Pakistan ve Afganistan’da saldırı ve katliamlar için camiler mekân olarak seçilmektedir. Geçen hafta Pakistan’ın Peşaver kentinde yine bir cami hedef alındı. Saldırıda vefat edenlerin sayısı 100’ü geçti.

Camilere saldırılar olurken bir taraftan da Kur’an’a yönelik saldırılar olmaktadır. Bütün bunlar İslam’a karşı yürütülen topyekûn bir savaşın sonuçlarıdır.

Bütün bunlara karşı da olması gereken Müslümanların ‘Ümmet’ ruhuyla karşı çıkması, değerlerine her zamankinden daha fazla sarılmalarıdır.