• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

70 yıl İngiltere Kraliçesi olarak tahtta otaran Kraliçe II. Elizabeth öldü.

Kraliçeleri ölen İngiltere’de günlerce yas ilan edilmesi gayet doğal ve anlaşılır bir durum.

Kimse kalkıp da ‘neden yas ilan ediyorsunuz’ diye sormaz ve soramaz da. Sonuçta ölen kendi kraliçeleri… İstedikleri zamana kadar yas ilan edebilirler…

İlginç ve bizim anlayamadığımız Ürdün’ün 7 gün, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Kuveyt’in ise tam 3 gün yas ilan etmesi.

Bir ülkede neden yas ilan edilir?

Ülkenin başkanı, çok önemli bir kişi veya kişilerin ölümü, ülkede gerçekleşen afet, kaza, deprem, yangın ve savaş durumunda devletler makul bir süre için ‘yas’ ilan eder. Bununla birlikte ülke dışında gerçekleşen önemli ölüm ve olaylarda devletler, bu üzüntünün nişanesi olarak ülkede ‘yas’ ilan eder.

Ölen, İngiltere Kraliçesi…

Kraliçe, yüzlerce yıldır devam eden kirli İngiliz siyasetinin en önemli parçası ve sembolüdür. Ülke demokrasinin beşiği olarak gösterilse de yönetim bir monarşidir. Bu monarşinin en tepesinde de Kral/Kraliçe vardır. Direk ve dolaylı, İngiltere’nin bütün yapıp ettiği cürümlerden birinci dereceden sorumludur.

İngilizlerin ne denli kirli bir siyasete sahip olduğunu şu Kızılderili atasözü çok güzel ifade ediyor. ‘Bir suda iki balık kavga ediyorsa bilin ki oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir…’

İngilizler her alanda çok köklü politikalara sahiptir. İstihbarat, dış politika, eğitim, idare, ordu, yönetim, sömürgecilik. Bütün konularla ilgili ciltler dolusu kitap arşivlerinde durmaktadır.

70 yıl tahtta kalan kraliçe ölüyor. Kimse ne zaman ve nereye gömülecek, yerine kim geçecek, tören nerde yapılacak, diye sormuyor, tartışması dahi yapılmıyor. Ölüm haberinin hangi kodla duyurulacağı dahi bellidir. Ölüm haberi İngiltere Başbakanı’na ‘Londra Köprüsü Yıkıldı’ diye iletiliyor.

Bugünkü dünya siyaseti ve düzeni tamamen İngiliz aklının sonucudur. Çektiğimiz sıkıntıların temelinde bu vardır.

Osmanlı İmparatorluğunu yıkan, ümmeti bölük pörçük ulusalcı ve birbirine düşman onlarca devlete bölen Sykes-Picot Anlaşması, ümmetin bağrına saplanan bir hançer misali Siyonist işgal rejimini kurduran ve kollayan, ümmetin başına bela olan ABD emperyalizmi, Müslüman Kürtleri 4 parçaya bölen, Vahhabi fitnesini kutsal topraklarda hâkim kılan, Hindistan başta olmak üzere İslam coğrafyasının önemli bir kısmını katliam ve zulümlerle işgal ederek sömüren, fiili işgalden sonra dahi sömürmeye devam eden, ümmet olarak yaşadığımız ve yaşamaya devam eden bütün acıların müsebbibi İngiliz siyasetidir.

Yukarda saydığım İslam ülkelerin başındaki idareciler de İngilizlerin ürünüdür. İngilizler hâkim oldukları topraklarda, işgal ettikleri beyinlere öyle nüfuz eder ki sözde bağımsız da olsalar etkisi bitmez. Bu durumu Güney Afrika bağımsızlık lideri Nelson Mandela (Nelson, bir İngiliz ismidir) "İngilizler insana o kadar etki ediyor ki ben bile tam olarak etkisinden kurtulamadım" sözleriyle izah etmek zorunda kalmıştır.

İngiltere’den bağımsızlığını kazanan ülkeler sonradan gönüllü olarak İngiltere’ye bağlanarak İngiliz Milletler Topluluğu’nu kurdular. 2,5 milyar nüfusu barındıran 37 ülke. Bunlardan 16’sına Kraliçe halen vali atamaktadır.

Kraliçe için yas ilen eden bazı İslam ülkelerin liderlerinin babaları, kendileri İngiltere’de eğitim almışlar. Çocuklarını da aynı eğitimden geçirmekteler.

Umman Sultanı Haysem bin Tarık da İngiltere Oxford mezunu; Bahreyn kralı Hamad bin İsa el-Halife, Ürdün Kralı 2.Abdullah ve oğlu, BAE’nin Veliahd Prensi Mahammed b Zayed, Dubai emiri Muhammed bin Raşid el-Mektum, Katar kralı Temim, Umman’ın ölen Sultanı Kâbus bin Said Kraliyet Askeri Akademisi mezunular ve prensleri de orada okumaya devam ediyorlar.

İngiliz aklının ürünü insanların İngiliz aklına karşı mücadele etmesi beklenmemeli. Kraliçe’nin birer hizmetkarı olarak bulundukları makamda oturmaktalar. Kraliçenin gönüllü hizmetkarı ve görünmeyen tasmalarını boyunlarında taşımaktalar…  

“Gündüz ağaca su verip geceleyin köküne asit dökmek” olarak tarif edilen İngiliz siyasetine karşı mücadele edilemez, alt edilemez değildir elbet. Düşman ve karşıt fikir ne olursa olsun yeter ki onu bilelim, anlayalım, ona karşı adil ve hakka dayalı olan fikriyat ve siyasetimizi inşa edelim…