Hendek Savaşı, Kur’an-ı Kerim’de geçen ismiyle Ahzab Savaşı; Mart 627'de (Hicri, 5) Mekkeli müşrikleri ve Gatafan kabilelerinin Medine’yi yaklaşık 27 gün boyunca kuşatmasıdır.
Müşrikler, İslam’ın merkezi Medine’yi ele geçirmek, Peygamber Aleyhisselam ve ashabını ortadan kaldırmak amacıyla on bin kişilik bir orduyla Medine üzerine yürür. Peygamber her zaman olduğu gibi ashabıyla istişare eder ve Selman-ı Farisi’nin önerisiyle Medine’nin etrafına hendek kazar.
27 günlük kuşatma ve içerde Beni Kurayza ihaneti Müslümanlara çok zor ve sıkıntılı bir süreç ve çetin bir imtihan yaşatır. Gerçek iman sahipleri ve münafıkları birbirinden ayırır.
Büyük ibret ve dersler içeren Ahzab süresi nazil olur ve o günkü durumu şöyle anlatır:
“Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler ağza geldiği ve siz Allâh hakkında türlü türlü zanlara düştüğünüz zaman; işte orada îman sâhipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardır…” (Ahzâb, 10-11)
‘O zaman münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar; −Meğer Allâh ve Resûlü bize sâdece kuru vaatlerde bulunmuşlar!» diyorlardı. (Ahzab, 12)
Mü’minler ise düşman birliklerini gördüklerinde; −İşte Allâh ve Resûlü’nün bize va’dettiği! Allâh ve Resûlü doğru söylemiştir! dediler. Bu, onların ancak îmanlarını ve Allâh’a bağlılıklarını artırdı.” (Ahzâb, 22)
Allah’ın yardımıyla düşman hiçbir hedefine ulaşamadan çekip gitti.
Düşmanın çekilip gitmesini haber alan Peygamber aleyhisselam;
–Artık nöbet sizindir! Bundan sonra Kureyş sizin üzerinize gelemez! Bundan böyle, biz onların üstüne yürüyeceğiz! diye buyurdu.
Zırhını ve kılıcını çıkarmadan ihanet eden Beni Kurayza Yahudilerinin üzerine yürür ve ihanetin bedelini acı bir şekilde ödettirir.
…
1400 yıl sonra Ahzab’ın bir benzerini hatta daha çetinini Gazze yaşadı. 27 gün değil tam iki yılını düşmanın muhasara ve saldırısı altında geçirdi. Müşrik ordusu ve askerleri Medine içine girememişti. Ama Siyonist düşman Gazze’nin birçok tarafına yayıldı. Evlerin içine girerek kadın ve çocukları katlettiler. Hastane, okul ve camileri yakıp yıktılar. Havadan, karadan, denizden istediği noktayı bombaladı. İçerde ve dışarda ruhlarını Siyonistlere satmış hainler yağma, kaos ve fitne çıkardı.
Elhemdulillah bütün bunlara rağmen Gazze direndi. Mü’minler, devasa tanklar, füzeler, uçak ve gemiler karşısında korkmadı, teslim olmadı, geri çekilmedi.
Verilen şehitler karşısında imanları arttı, ‘Hasbunallah ni’mel vekil ve ni’mennesir’ cümleleri dillerden döküldü.
Sabırda düşmanla savaşarak galip geldiler. Ahzab günü düşmanın kalbine korku salan Allah, siyonistlerin ve işbirlikçilerinin yüreğine korku saldı. Hiçbir hedeflerine varamadan ateşkes ilan etmek ve geri çekilmek zorunda kaldılar.
Gazze, aynen Ahzab Savaşı gibi mü’minleri çetin bir imtihandan geçirerek safları ayırdı, netleştirdi, tahkim etti.
Siyonistlerin geri çekilmesi sıradan bir çekilme veya yenilgi değil, madden ve manen bir yenilgi ve bitişin başlangıcıdır.
Tarih tekerrür ediyor… Ahzab’ta düşmanın çekilmesinde Resulullah’ın buyurduğu gibi artık saldırı ve ileri atılma sırası Gazze’dedir.
Hendek kazılırken sert bir kayaya rast gelen ve bunu kıramayan ashab, Peygamber Aleyhisselamı yardıma çağırırlar.
Âlemlerin Efendisi, sivri balyozu ellerine alarak besmeleyle o kayaya üç defâ vurur. Onu ince kum gibi dağıtır Ayrıca her vuruşta mü’minlere büyük müjdeler verir. Birinci vuruşta Şam’ın (Bizans), ikincisinde Îran’ın, üçüncü vuruşta da Yemen’in anahtarlarının kendisine verildiğini, bu memleketlerin saraylarını bulunduğu yerden gördüğünü ifâde eder…
İnşallah, Gazze’nin zaferi, Kudüs’ün ve ümmetin özgürlüğünün anahtar ve muştusu olacaktır.