• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...

Cehaletle beslenen hiçbir gücün yaşama şansı yoktur.. Cehalet en çok kendisinden medet uman dostlarını öldüren acımasız ve kalleş bir düşmandır.

Her varlığın mutlaka bir düşmanı vardır. Bizim de din olarak, millet olarak ve fert olarak üç büyük düşmanımız vardır.

Maazzallah bu üç düşman, tarihte de bizi perişan etmiş, günümüzde de hepimizi perişan etmektedir.

Bizim bu üç büyük düşmanımız, Timur’un ordularından daha yıkıcı ve daha tehlikelidir.

 1) Cahil düşman: Cehalet ve bilgisizliği koruyup besleyen, bilgiyi ve bilge kişiyi yok ederek değer vermeyen düşmandır.  

Cehalet eşittir ölüm demektir. Hem de çileli bir ölüm. Bir yaşayıp, bin ölmek demektir.

Cahil ise öldüren demektir. Arapların bir atasözleri vardır: ‘Akrepten daha cahil’ diye. Çünkü; akrep, kuyruğundaki zehirli iğnesini kendi sırtına batırıp, kendisini zehirleyerek öldürür. Kendisini öldürmek akrebin cehaletindendir.

Bu cehalet hangi varlıkta olursa aynı neticeyi doğurur.

İnsanlardaki cehaletin olumsuzlukları ise saymakla bitmez.

2) Aç düşman: Fakirliktir ki bu da cehaletin otlağında beslenmektedir. Cehaletin yakın dostudur. Fakirlik, dini, namusu, şeref ve haysiyeti silip süpüren kuru kasırga gibidir. Sert eser, çetin eser, her şeyi götürür, kendisi de gider. İnsanı çıplak bırakır.

3) Muhalif düşman: Bu düşmanın silahı, ayrılık ve gayrılık’tır. Yani; ben benim, sen sensin. Benim dilim, benim ırkım, benim milletim, benim soydaşım, benim aşiretim…

            Bu düşmanın felsefesine göre insanlardan bazısı diğer bazısının kölesidirler. Onları kendi aralarında bölüşürler. Bölüşenler de birbirlerine dost değil, düşmandırlar.  

Biz birbirimize düşmanız! Sloganı ile köle olarak yanlarına aldıkları insanları vuruşturarak sonuçta birileri zafer kazanmış olur, bir diğerinin zafer kazanma umudu ise bir sonraki vuruşmaya kalır..

Birisinin yaşayabilmesi için bir diğerinin yaşamaması gerekir. Çünkü; bu dünya ancak birisine yeter.

Hani ne demişti bir büyük devletin başı! :

“Bu dünya bir kişiye çok, iki kişiye az” diye. Bizler de senelerce bunu hafsalamıza faydalı bilgi diye depoladık. Çok kaybettik. Kendimize de yazık ettik.

Senin gözünü de toprak doyursun.

         Şunu iyi bil ki: “Bu dünya, bu dünya üzerinde yaratılan herkese yeter.”

         Yeter ki onu biz birbirimize dar etmeyelim.

Herkesi kendin gibi bil.

Bil ki; senin bir dönem içinde herhangi bir fırsatı kullanman, seni insanüstü bir varlık yapmaz.

           Bu farklı ve ayrıcalıklı olduğunu düşünen Şeytan soylu sinsi düşman da cehaletin yakın akrabasıdır. O da cehaletin karanlık kucağında ve kardeşi olan Aç Düşman ile aynı pis sütü emerek beslenmektedir. Ve cehaletin itici gücünü kullanarak yaşamaktadır.

Bu üç düşmandan kurtaracak üç kurtarıcı vardır.

Cehaletten, ilim ile,

Fakirlikten, çalışmak ile,

Ayrılıktan, birlik ile kurtulabiliriz.

Her zehirin bir panzehiri vardır. Önemli olan panzehir üretebilmektir.

Nasıl ki, meyve, meyve ağacı yetiştirmekle elde ediliyor ise, alim de zengin de Muvahhid de ancak onlara ait ortamlarda onları yetiştirmek mümkündür.

Bu yol kanun-u fıtrata uygun hareket etme yoludur.

Cehaletin meyvesi, Eb-u Cehil Karpuzu gibidir. Kokusu yok, tadı ise acıdır. Sanki cehennem yemişiymiş gibi…

Öncelikle cehaletten korkmak lazımdır. Uzaklaşmak lazımdır, ilim arayışına çıkmak lazımdır. İlim çok uzaklarda olsa bile onu mutlaka bulmak ve almak lazım.

Hz. Peygamberin (asm):

İlmi Çin’de dahi olsa alınız’ dediği gibi, bizden çok uzakta olan Çin’lilerin çok güzel bir sözleri vardır.

Belki faydalanmak isteyen olur diye o güzel sözü yazıyorum.

Şöyle ki: 

“Eğer siz, bir sene sonrasının hesabını yapıyorsanız; 

Buğday ekiniz! 

Eğer siz, on sene sonrasının hesabını yapıyorsanız; 

Ağaç dikiniz!

Eğer siz, elli sene sonrasının hesabını yapıyorsanız;    

Bilgi ekiniz! (Yani; insanın eğitimi için bilgi üretiniz-yazınız ) diye.

Bir peygamber olan hazreti Nuh’a(as) Allah şöyle bir vahiy göndermişti:

Ey Nuh! Bir gemi yap! İçine alacağı insanları kurtarıp, sahil-i selamete ulaştırsın sağlam olsun, modern olsun!

Hazreti Nuh, nefsini, neslini, müntesiplerini kurtarmak için o muhteşem gemiyi yapıyordu. Allah da O’na inayet elini uzatıyordu fakat cahiller ise onunla alay edip dil uzatıyorlardı..

Sen de bir şeyler yap!

Allah sana da inayet elini uzatacaktır.

Belki senin de etrafında bulunan kendini bilmez ve hiçbir şey bilmez cahiller sana da dil uzatıp seninle alay edebilirler.

Sen de önce nefsini, sonra da neslini kurtaracak bir gemi veya gemi türü, kurtaracak bir şey yap!

Nuh’un gemisine benzeyen bir okul yap ki, bu dünyada yegane örnek bir okul olur!

Kapısına bir levha as!

O levhada şöyle yaz: ‘Cehaletin ölümcül pençesinden kaçıp, yuvamıza sığınanlar! Hoş geldiniz!’

Sana gelen herkesin eline

Bir ışık yak ver!

Bir meşale yak ver!

Geleceğine aydınlıkta baksın! Karanlıkta bakmasın! Bir şey göremez.

Hiç karanlık ile aydınlık bir olur mu?

Cehalet karanlıktır.

Cahilin kalbi ve beyni karanlıktır.

Bilim aydınlıktır, ışıktır, istikbaldir.

Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nsuz bir şey görülemez. Çünkü; ‘O’nsuz ilim kördür.’

 “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

(Kur’an-ı Kerim)

Kesinlikle bilenler ile bilmeyenler bir olamazlar.

Kesinlikle görenler ile körler bir olamazlar.

Kesinlikle:

‘Cehle mevt dedi Hak, ilme hayat.

 Olma hemhali guruh-u emvat!’

Mademki öyledir sen de:

‘Yaratan Rabbinin adıyla OKU!...’