'Koca bir dağ ölüm kokuyordu, yanık kokuyordu ve insanlar orada kayak yapıyorlardı. Diyecek hiçbir şey yok...'

Kartalkaya Kayak Merkezi'nde Grand Kartal Oteli'nde meydana gelen yangın faciasında kuzeni vefat eden bir hanımefendiye ait, yukarıdaki ifadeler.

Çok acı bir gerçeğin altını çizmiş acılı kadın..

Tek kelimeyle 'umursamazlık...'

Elbette olaydaki ihmaller zinciri, görevini yapmayan kurumlar ve şahıslar mevzusu ayrı bir fecaat..

Fakat canlarından can giden insanların dikkatini çeken ve ayrıca içini yakan duruma dair yaptıkları tespit, toplum olarak, hatta insanlık olarak, gelinen umursamazlığın, adeta kısa bir özeti olmuş.

Tıpkı şairin ifade ettiği gibi..

'Bir yerde insanlar ölür, bir yerde yeni doğarlar. Bir yerde kıyamet kopar, bir yerde umursamazlar'

Bu umursamazlık hastalığı nasıl bir hastalıksa, tüm toplumda veba gibi hızla yayılmış durumda. İnsanlar, artık ölümü bile takmaz oldu. Oysa, var mı ölümden ötesi?

Ölüm de nasihat olarak, yetmiyor ise, hangi nasihat kar eder insanlara.

Ne buyuruyor Hz. Muhammed Sallallahu aleyhi vesselem:

'Zevkleri bıçak gibi keseni -ölümü- çok hatırlayın!' (Tirmizi)

Ne gariptir ki, nasıl bir zevkperestliğin esareti altına girdiyse insanlık, artık zevkleri, ölüm bile bıçak gibi kesemiyor. Kesse de etkisi kısacık sürüyor. Herkes kaldığı yerden, hayatına devam ediyor ve elbette haz ekseninde, zevk sarhoşluğuyla dönmeye...

Sahi, toplumsal olarak pek çok erdemi kaybetmeden önce, toplumumuz nasıldı?

Geçmişe dönüp, hafızalarımızı yoklayacak olursak, muhakkak hatırlayanlar olacaktır.

Birinin başına güneş geçse, tüm mahalleli, konu komşu panik yapar, hastaneye koşuşturur, hastanın durumunu soruşturur, bu gibi olaylara karşı asla lakayt kalınmazdı.

Peki ya ne oldu?

Toplum nasıl bu hale geldi?

İnsanlığın en belirgin özelliklerinden olan insaf ve vicdan duyguları köreldi belli ki..

Hani şu, hangi dinden veya milletten olursa olsun, her insanın fıtratında bulunan insaf ve vicdan...

Belli ki mütemadiyen bir yerlere kayıyor insanlık, dünyevileşme gibi, hemen herşeyi kuşatan kaygan bir zeminin etkisiyle.

Bu sebeple dünyanın fani olduğu ve ahiret hayatının varlığı daima unutuluyor.

Almıyor kimse ölümün kokusunu..

Önünde koca bir dağ gibi olsa da, görmüyor ölümü...

Oysa ölüm hep bir başkasının kapısını çalmayacaktır.

Daha doğrusu, o öteleyip durduğumuz, kendimize ve sevdiklerimize asla konduramadığımız ölüm, herkesi ama herkesi muhakkak bulacaktır.

De ki: 'Kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, sonunda o, mutlaka gelip sizi bulacaktır. Sonra duyuların ötesinde olan şeyleri de, duyular sahasına giren her şeyi de çok iyi bilen Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız; O da size yaptıklarınızı tek tek haber verecektir.'(Cuma,8)