İstanbul ve çevre iller büyük çaplı, diğer birçok ilimiz ise küçük çaplı depremlerle sallandı ve sallanmaya devam ediyor. Şüphesiz bu depremler ilk olmadığı gibi son da olmayacak. Kıyamet kopuncaya kadar da küçük ve büyük çaplı depremler olacak. Kıyamete doğru sayıları artacak ve nihayeti kıyamet olacaktır. Bu depremlerin her biri, aynı zamanda kıyametin kopuşunu hatırlatan birer işaret fişeğidir.

Depremler, kıyamet için işaret fişekleri olsa da şiddet ve dehşet açısından kıyamet ile kıyaslanamaz. Depremlerin kimisi bazen hiç hissedilmezken bazıları biraz sallar, bazıları ise ciddi yıkım, tahribat ve ölümlere sebep olur. Kimisi köyleri, şehirleri yıkmakta, binlerce veya yüz binlerce insanın ölümüne sebep olmaktadır. Kıyamet ise her şeyi yerle bir edecek; dağlar un ufak olacak, denizler kaynayıp birleşecek, yıldızlar dökülecek, gök dürülecek, canlı namına hiç bir şey kalmayacaktır. Sonrasında, ikinci sûra üfürüşle bütün insanlar dehşet içinde ve çıplak vaziyette mahşer alanında toplanacaktır. Gözler yerinden çıkmış gibi şaşkınlık hâli yaşanacak; fakat yaşanan dehşet sebebiyle hiç kimse kimseye bakamayacaktır.

Kur’an bu hâli şöyle tasvir eder: “O gün herkes, kendine yetip aşan derdinden sebep, kardeşinden, annesinden, babasından eşinden ve çocuklarından kaçar.” (Abese, 80/35-37).

Kıyamete benzer sahneler, şiddetli depremlerde yaşanır. Balkon veya benzeri yerlerden birilerinin kendini atması, yaşadığı ani sarsıntı ve dehşet sebebiyledir. Bazen bu atılma ufak veya kalıcı yaralanmalara sebep olsa da çoğu kişi için bir kurtuluş vesilesi de olur. Ani şaşkınlıktan sonra kendine gelip ailesi veya yakınının derdine düşenlerin çoğu, üzerlerine çöken ev veya bina ile hayatlarından olur.

Depremin ilk anında ve eğer şiddetli olup yıkımlara sebep olduysa, insan kendi canından başkasını düşünemez hâle gelir. Annelik veya babalık refleksiyle kimisi evladını ani hareketleriyle kurtarır; ancak kendileri canlarından olur.

Her depremi ilahi bir uyarı olarak algılamak, binanın sağlamlığı ve benzeri tedbirlerle hazırlıklı olmak gerekirken, beden ve ruh temizliğiyle de hazırlıklı olmak gerekir. Kıyametin kopuşu nasıl belirsizse, depremin hangi saatte geleceği ve insanı hangi hâl üzere yakalayacağı da belli değildir. Bu sebeple, her açıdan hazırlıklı olmak bir mecburiyettir.

Hz. Ali’ye (r.a.), “Yakındır, yakından da yakın olan nedir?” diye soruluyor. “Kıyamet yakındır, ondan yakın olan ölümdür” diye cevap veriyor. Biz de kıyasen şöyle deriz: “Kıyamet yakındır, ondan da yakın olan depremdir.” Bu sebeple, her an kıyamet ve onun birer alameti olan deprem gelecekmiş gibi Allah ile irtibatı kuvvetlendirmek, maneviyatımızı güçlendirmek, hayatımızı salih amel ve güzel ahlak ile donatmak gibi bir zorunluluğumuz vardır.

Gazze ve şimdi Yemen’deki kardeşlerimiz, her gün üzerlerine yağan bombalarla en şiddetli depremi ve bir tür kıyameti yaşamaktadır. Fakat onlar bizim gibi değildir. Onlar teknolojik manada buna karşı koyacak mukavemete sahip olmasalar da iman gücü ile karşı koyabilecek güce sahiptirler. Mevla’m teknolojik ve en donanımlı maddi mukavemeti de onlara nasip etsin.

Mevla’m bizlere de kıyamet dâhil her türlü afete karşı maddi ve manevi manada hazırlıklı olmayı nasip etsin. Âmin.