Seyda, kendisi için bir kural koymuştu. İmamlık yaptığı herhangi bir köyde, beş yıldan fazla kalmıyordu. Hizmete göre üç veya dört yıl kaldıktan sonra bir başka köye taşınıp, tebliğe orada devam ediyordu.

Böylece yeni bir köy ve yeni yüzlerle hizmet devam ediyordu. Her gittiği köyün etrafındaki köylerle de ilgilenip, tebliğinin bölge sathına yayılması için uğraş veriyordu.

Muhatap olduğu öğretmenler veçhesinden hayatını anlattığımız Seyda, en son Kazıktepe isimli bir köyden, Çınar’ın Hamranî/Toraman isimli köyüne taşınmıştı.

Yalnız bu noktada bir ara bilgi girmemiz vermemiz gerekecek. Seyda, gittiği köylerde, o zamanki solcuların tehditleri neticesinde, istenmeyen adam ilan ediliyordu. Hatta evinin taşlandığı, hiç kimsenin arkasında namaza durmadığı zamanları dahi olmuştu. Ama dört veya beş yılın ardından, köyden ayrılmaya karar verdiğinde, daha önce onu köyden kovmaya çalışanlar, bu kez Seyda’nın köylerinden ayrılmaması için yalvarıp duruyorlardı.

Seyda, Hamranî köyüne varır varmaz bir medrese inşa etti. Burada çocuklara Kur’an dersi veriyor, köylülerle sohbet ediyordu. Ama Seyda, bu köyde daha önce yapmadığı bir şey yapmaya karar verdi.

İnşa ettiği medresenin hemen yanındaki arsada bir okul inşa etmeye niyetlendi. Köylü ile istişare etti. Köylüler itiraz edecek gibi oldular ama Seyda onları ikna etti. Gerekli inşaat malzemeleri temin edildikten sonra köylü ile birlikte çalışarak, okul inşaatına başladılar.

Köyde bulunan yedi traktör, bu işte çalıyordu. Eğitim-öğretim yılı başlamadan okul inşaatı tamamlandı. Ardından Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünden onay alındı. Sıra öğretmenin atanmasına gelmişti.

Tabi daha önce Seyda, İlçe’nin Kaymakamına gereken bilgiyi vermişti. Yani bir okul inşa ettiklerini ve bitmesini müteakip öğretmene ihtiyaç duyacaklarını bildirmişti. Seyda, onay kâğıdını alarak, Kaymakam’a gitti ve öğretmen talep etti.

Kaymakam, köy imamının girişimi ile okul yapılması olayına çok seviniyordu. Bu girişimi, tecrübeli bir öğretmen ile taçlandırmak istiyordu. Hemen Milli Eğitim Müdürlüğüne talimat verip mesleğinde dokuz yılını dolduran bir öğretmen görevlendirdi.

Meğer tayin edilen öğretmen de solcu idi. Tabiri caizse Seyda bu kez kendi ayağına sıkmıştı. Öğretmen, köyde işe başladıktan sonra ilk gözüne çarpan yer, okulun hemen yanı başındaki medrese oldu. Çünkü öğrenciler, okul saatinden bir süre önce medreseye geliyor, Kur’an dersi aldıktan sonra okula gidiyorlardı. Okul çıkışında da aynı şey yaşanıyordu.

Bu durum, bir solcu için kabul edilemezdi. Okul ile medresenin yan yana olması ve bunun sonucunda Hamranîli çocukların hem pozitif hem de dini ilimler okuması, öğretmeni çileden çıkarıyordu.

O yıllarda tebliğ faaliyetinde bulunanların esas amaçlarından biri, mektep ile medrese birliğini gerçekleştirmekti. Onun için öğretmen ve imamlara özel bir ihtimam gösteriyorlardı.

Bu çerçevede değerlendirildiğinde; Seyda’nın son icraatı, yani medresenin yanına mektep inşa etmesi, pozitif ilimler ile dini bilgilerin bir arada olması açısından, hayli dikkat çekiyordu.

Solcu öğretmen, bu nedenle tahammülsüz davranıyordu. Okuldaki eğitimin başında kendisi vardı. Ama öğrenciler medresede Seyda’nın tornasından geçiyorlardı. Bu duruma müdahale etmek için tedbirler düşünmeye başladı.

Öğretmen, nasıl bir tedbir alacaktı acaba? Haftaya inşallah.