Halklarını Sömüren Rejimler, günümüzde modern kölelik sistemini geliştirmiştir. Eski çağlardaki zincirlerle değil, sistemin getirdiği baskılarla insanları boyunduruk altına alarak varlıklarını sürdürüyorlar. Modern kölelik, sadece ekonomik sömürüyle sınırlı kalmayıp, otoriter rejimlerin halklarına dayattığı ağır yaşam koşullarıyla da kendini gösteriyor. Özgürlüklerin kısıtlanması, düşük yaşam standartları, ağır vergiler ve devlet eliyle dayatılan baskıcı politikalar, bireylerin hayatını zindan eden bir sistem haline gelmiş durumda.
Totaliter ve baskıcı rejimler bunların isimleri Demokrasi de olsa, Monarşi de olsa Sosyalizm de olsa her ne olursa olsun 'Adalet'in olmadığı yerde orada adaletsizlik olur, kargaşa olur. Bu rejimler halkı ekonomik ve sosyal olarak köleleştiren en büyük unsurlar arasında yer alıyor. İnsanların emeğini sömürmek, düşük maaşlarla onları hayatta kalmaya mahkûm etmek, ifade özgürlüğünü kısıtlamak, sosyal hakları ellerinden almak ve itaat etmeyenleri cezalandırmak, modern köleliğin en belirgin özellikleri arasında bulunuyor. Halk, sürekli bir korku ve baskı içinde yaşarken, yöneticiler ise lüks ve refah içinde hayatlarını sürdürüyor.
Bu tür rejimlerde halkın eğitime ve bilgiye erişimi kısıtlanarak, bilinçli bireylerin ortaya çıkmasının önüne geçiliyor. Eğitimsiz ve ekonomik olarak bağımlı bir toplum yaratıldığında, insanlar sisteme boyun eğmek zorunda kalıyor. Yarın Allah'a nasıl hesap vereceğim endişesi olmayan bir idareciden böylesi insandan elbette adaletli olmayı bekleyemezsiniz. Ancak şunu yaparlar; halkın sesi bastırılarak, onların kendi haklarını talep etmelerini engellerler.
Modern kölelik sadece ekonomik boyutta değil, psikolojik ve sosyal boyutta da derin etkiler bırakıyor. İnsanlar, korku içinde yaşarken, gelecek kaygısı ve belirsizlik içinde hayatlarını sürdürüyorlar. Çalışmak, bir özgürlük ya da insanca bir yaşam için bir araç olmaktan çıkıp sadece hayatta kalabilmek için bir zorunluluk haline geliyor. Böylece bireyler, hayatlarını şekillendirme yetisini kaybederek, sistemin bir parçası haline getiriliyor.
Sonuç olarak, modern kölelik artık sadece zorla çalıştırılma ya da ekonomik sömürü ile sınırlı değil. Halklarını baskı altına alan, onların özgürlüklerini kısıtlayan ve hayatlarını zorlaştıran rejimler, modern çağın en büyük köle sahipleri haline gelmiş durumda. Gerçek özgürlük, yalnızca yasalarla değil, bireyin yaşam standartları, düşünce özgürlüğü ve insan haklarıyla mümkündür. Halkların bilinçlenmesi ve haklarını talep etmesi, bu modern kölelik düzenine karşı en büyük direnç noktası olacaktır. Bunu başarmak için köle olduğumuzun farkına varmak ve bizlere köle muamelesi yapanları tanımak, ancak o zaman kölelikten kurtuluş mümkün olabilir. Haydin hemen başlayalım; beyinlerimize vurulan prangaları kırmaya. Uyanalım uykumuzdan artık!