Türkiye olarak, uzun yıllardır çözüm bekleyen en temel meselelerimizden biriyle yüzleşmek zorundayız: Yeni bir anayasa ihtiyacı. Mevcut anayasa, 12 Eylül 1980 darbesinin ürünü olarak, halkın değil darbeci zihniyetin öncelikleriyle şekillenmiş bir metindir. Ne yazık ki bu metin, toplumun farklı kesimlerini kuşatan, kapsayıcı bir toplumsal sözleşme olma vasfını hiçbir zaman tam anlamıyla taşıyamamıştır.
Oysa bugün, Türkiye’de farklı inanç ve kimliklere sahip milyonlarca insanın ortak bir talebi var: Tamamen yeni, sivil, adil ve katılımcı bir anayasa. Bu talep, yalnızca hukuki bir ihtiyaç değil; aynı zamanda toplumsal barışı ve adaleti tesis etmenin de ön şartıdır. Yeni bir anayasa, sadece devletin işleyişini düzenleyen bir belge değil, aynı zamanda halk ile devlet arasındaki güven ilişkisini yeniden inşa edecek bir temeldir.
Yeni anayasa tartışmalarını sadece teknik bir hukuk reformu olarak görmek büyük bir eksikliktir. Esasen burada söz konusu olan şey, yeni bir zihniyetle, halkın ortak vicdanında karşılık bulan, adalet eksenli bir toplumsal sözleşme ortaya koymaktır. Kimlik, inanç, mezhep ya da hayat tarzı ayrımı gözetmeksizin, herkesin eşit vatandaşlık hakkını güvence altına alan bir anlayışa ihtiyaç vardır. Binaenaleyh devletin değil insanın merkezde olduğu bir sistem hedeflenmelidir.
Bu anlayışla HÜDA PAR olarak, yeni anayasa sürecinin taşıyıcısı ve takipçisi olmaya kararlıyız. Toplumun farklı kesimlerinin bu sürece aktif biçimde katılması gerektiğine inanıyoruz. Zira biz, bir anayasanın meşruiyetinin toplumsal mutabakattan doğacağına inanıyoruz.
Bu çerçevede, HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığımız öncülüğünde, 13 Eylül 2025 tarihinde İstanbul’da “Toplumsal Mutabakat Arayışı & Yeni Anayasa” başlıklı geniş katılımlı bir çalıştay düzenliyoruz. İstanbul Eresin Hotels'de gerçekleştirilecek bu çalıştayda, akademisyenler, hukukçular, sivil toplum temsilcileri ve kanaat önderlerini bir araya getirerek yeni anayasa sürecine dair toplumun farklı kesimlerinin görüş ve taleplerini masaya yatıracağız.
Amacımız, anayasa yapım sürecini sadece siyasi seçkinlerin inisiyatifine bırakmadan halkın tamamının sesi olabilecek bir ortak zemin oluşturmaktır. Herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu, dışlayıcı dilden uzak bir istişare süreci işletilmelidir.
Yeni bir anayasa yazmak mümkündür. Ancak bu süreç, ötelenemez bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Siyaset kurumu için bu, sadece bir yönetim sistemi meselesi değil; aynı zamanda bir samimiyet testidir. Eğer gerçekten sivil irade ürünü, adil, katılımcı ve özgürlükçü bir sistem isteniyorsa; bu irade artık fiiliyatıyla ortaya konmalıdır.
2017 Anayasa Referandumu sürecinde verdiğimiz destek, sistem değişikliğinden ziyade tamamen yeni bir anayasanın kapısını aralayacağına dair umudumuzdan kaynaklanmıştı. Bugün o kapı aralanmıştır. Şimdi mesele, bu kapıdan birlikte geçip milletin ortak iradesiyle, adaletin teminatı olacak bir anayasa yapmaktır.
Çünkü biz inanıyoruz ki; yeni bir anayasa sadece mümkün değildir, aynı zamanda bir mecburiyettir. Bu mecburiyet, geçmişin vesayetçi anlayışını tamamen geride bırakıp, geleceği halkın iradesiyle şekillendirme zorunluluğudur.
13 Eylül’de düzenleyeceğimiz çalıştay vesilesiyle, tüm duyarlı kesimleri, hukukçuları, akademisyenleri, kanaat önderlerini ve siyasi temsilcileri bu sürece katkı sunmaya davet ediyoruz. Artık vakit, darbe anayasasını tarihe gömüp halkın vicdanında ve ortak aklında karşılık bulan yeni bir toplumsal sözleşme inşa etme vaktidir.
Yunus Emiroğlu