Bir önceki yazıdan devamla..
Özellikle son iki yıllık süreçte tüm dünyanın şahid olduğu Filistin gerçekliğinde, HAMAS’ın halkını koruyan ve topraklarını savunan meşru bir temsilci; israilin ise yaptığı vahşi soykırımla bir asırdır işgal altında tuttuğu Filistin’de terörist bir yapı olduğu netlik kazanmış durumda..
Peki, bu son mücadelenin kazananı, kaybedeni kim diye sorarsanız?
Madde gözüyle bakılması halinde işgalci israil, üstün teknolojik silahlarıyla yakıp, yıkıp katliamlar yaparak gücünü göstermiş ve bir daha israille uğraşılmayacağı mesajını verse de bu adımlar kaybedişinin adımlarıdır, geri dönüşü yoktur.
Çünkü zulümle âbâd olunamayacağının tarihsel bir gerçekliği var. Gazze halkı ise soykırıma uğramasına ve HAMAS Hareketinin kıt silahlı imkanlarına rağmen haklı davası ve toprakları için verdikleri cesur mücadele, tüm dünya halklarının takdirini kazanmıştır.
Görülen kazanımlar ve kaybedişleri maddeler halinde sıralarsak:
- 7 Ekim Aksa Tufanı, adı itibariyle Tufan olup bir milat oldu. Tarihler artık 7 Ekim’den önce ve sonra diye anlatılacak.
- Tüm dünya bu süreçte; ABD-israilin uluslararası sistem ve uluslararası hukuku tanımadığını, devletler arası saldırmazlık hukukunu ayaklar altına aldığı, savaş suçları işlemelerine rağmen yaptırım uygulayacak uluslararası bir mekanizmanın olmadığı,194 üyeli BMGK’nın emperyal devletlerin güdümünde hareket ettiği gerçekliğini tüm çıplaklığıyla müşahade etmiş durumda.
- Dün Srebrenitza, son iki yıldır da Gazze’de yaşatılan soykırım göstermiştir ki; harekete geçmeyen Birleşmiş Milletler’in ya yeniden adil bir düzenlemeye tabi tutulması veya lağvedilerek mazlumun yanında, zalimin karşısında duracak ortak kurumsal askeri bir mekanizma inşa edilmesi elzemdir.
- 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonuyla MOSSAD ve CIA’nın “üstün istihbarat” örgütlülüğü söylemi ile israilin “yenilmezlik” algısı yıkıldı. ABD’nin direk dahil olduğu Avrupa ülkelerinin destek verdiği savaşta HAMAS hiçbir Müslüman ülkenin yardımı olmadan tek başına yedi düvele karşı direnerek Gazze’nin işgal ve ilhak edilmesine izin vermedi.
- HAMAS, ABD olmadan israilin bir hiç olduğunu ispatladı.
- Gazze halkı; evleri, okulları, hastaneleri, camileri bombalanıp soykırımdan geçirilmelerine rağmen hayatta kalanların Allah’a olan tevekkülü ve 2,4 milyon insandan hiçbirinin Gazze’yi terk etmemesi dünya halklarının dikkatini çekerek Gazze’yi bir çekim merkezi haline getirdi.
- Gazze halkının tevekkülü, haklılığı ile HAMAS’ın öz topraklarını savunurken dahi zalimane değil de düşmanına dahi adilane davranması dünya halkları arasında ciddi bir uyanışa vesile oldu. Yüz binlerce insan İslam’ı araştırdı, İslam dinini seçti.
- Siyonist Yahudi sözde halkı, iki yıllık Gazze mezalimi döneminde daha önce söylendiğinde birilerinin itiraz ettiği “israilde sivil yoktur, hepsi asker” söylemini doğrulamış olmakla birlikte dahası korkuyla gittikleri ülkelerde artık rahat dolaşamıyor, onlar için hakaretlere, hatta saldırılara uğradıkları bir süreç başlamış durumda.
- İki yıldır özellikle batı başkentleri olmak üzere dünyanın dört bir yanında dinmeyen vicdanlı milyonların Filistin yanlısı protestoları, ateşkes sağlanmasına rağmen sürüyor. Siyonist destekçisi firmalar boykot ediliyor. Siyonist Yahudiler gelecekte büyük bir ekonomik krizle yüz yüze kalacak ve diz çökecekleri günler yakınlaştı.
- Aksa tufanı operasyonu sonrasındaki 15 gün içerisinde Telaviv hava ve deniz limanlarından 500 bin siyonist Yahudi’nin çifte vatandaş oldukları ülkelere kaçtıkları, iki yıllık süreçte ise yapay toplum Yahudilerin tersine göçünün ciddi seviyelere çıktığı istatistik veriler ışığında uluslararası haber kanallarına konu oluyor.
- israilin iki yılda Gazze’de kullandığı bombaların, ABD’nin Japonya’ya attığı nükleer bombalardan kat kat fazla olduğu ortaya çıktı.
- ABD’nin, işgalci israile iki yıl boyunca sevk ettiği silahların ekonomik maliyetinin 33 milyar doları aştığı ve bu meblağın Amerikan halkının vergi paralarından karşılandığı öğrenildi.
- İşgal askerlerinin kara savaşında savaşamadığı, tank ve toplarına rağmen Kassam mücahitleri karşısında büyük bir hezimet yaşadığı görüldü.
- Gazze’yle birlikte Lübnan, Yemen, Suriye ve İran’ı aynı anda vuran ABD-israilin en önemli silahının hava gücü olduğu ve arkasına yaslandığı en büyük caydırıcı gücün ise Nükleer bombalar olduğu net bir şekilde anlaşıldı.
- Gazze’ye bırakın askeri desteği, yardım tırlarını Refah’tan geçiremeyen İslam ülkelerinin ise ekonomik zenginliğe rağmen ortak bir birliğe, Nükleer bombalar ve hava gücüne sahip olamayışlarının acizliğe götüren sebep olduğu artık bilinen bir gerçek..
- Diğer yandan 4,7 milyon dolar maliyetli Merkava tanklarının 500 dolar maliyetli Yasin 105 füzesiyle hurdaya çevrildiği görsellerin oluşmasına neden olan mücahidlerin bunu başarmalarının formülü; ellerindeki kıt imkanlarla ürettikleri silahlarla yüreklerinde taşıdıkları imanın, izzet ve cesarete dönüşmesiyle ortaya çıktığını hatırlatmakta fayda var.
- Ve ateşkes sağlanmasına rağmen dünya başkentlerinde siyonist terörizmi protesto eylemleri dinmiyor. Filistin halkının tek meşru temsilcisi HAMAS’a destek eylemleri inşallah başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulana dek sürecek...