Müslümanların (Burak Duvarı dediği) Ağlama Duvarı olarak andıkları ve Yahudilerin ‘Batı Duvarı’ dedikleri bu duvar, yıkılan Süleyman Mabedi’nden sağlam kalan tek parça olduğuna inanılıyor.

Müslümanlarda Burak Duvarı ismini Resulullah’ın mucizevi İsra-Miraç hadisesinden alır.

‘Ağlama Duvarı’ ismi ilk olarak Romalılar tarafından kullanılmış, onlardan Hristiyanlara ve sonra da miras olarak Müslümanlara kalmıştır. Neden bu isim kullanıldı sorusunun cevabı da ilginçtir.

Malum olduğu üzere Mescid-i Aksa’nın temelleri Hz. Davud tarafından atılmış ve oğlu Hz. Süleyman tarafından bitirilmişti.

Yahudiler için en önemli kutsal olan Süleyman Mabedi ise Hz. Süleyman tarafından (M.Ö 960-950) dolaylarında yapıldı. Babilliler M.Ö 597’de bu tapınağı yıktılar.

Birkaç kez saldırıya uğrayan Mabed, Kral Hirodes’in M.Ö 20 yılında başlattığı çalışma ile eski ölçüleri daha da genişletilerek yeniden yapıldı. Ağlama duvarı, Hirodes’in yaptırdığı mâbedin çevresini kuşatan istinat duvarının bir kısmıdır.

M.S 70 yılında Kudüs’ün Romalı Titus tarafından kuşatılması sırasında bu II. Tapınak tekrar yakılıp yıkılmıştır.

Yahudilerin birçok anlam yükledikleri bu duvar aslında Hz. Süleyman tarafından değil Hirodos tarafından bir ek olarak inşa edilmiş. Yani gerçekte bir kutsallığı bulunmamaktadır.

Buna rağmen Yahudi Hahamlar ve önderler, Yaudileri daha rahat mobilize edebilmek için bu Ağlama Duvarının varlığını kullanmışlar.

Titus tarafından yerle bir edilen II. Tapınak’tan geriye kaldığı iddia edilen (Gerçekte ise II. Tapınağın istinat duvarıydı, bir parçası bile değil. (İlginçtir zamanında Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’ı görevlendirerek bu istinat duvarını güçlendirmiş. Öyle ki yukarıda bulunan Mescid-i Aksa Kıble Cami’sini tutan bu istinat duvarı yıkılmasın.)

Ancak Yahudiler, buraya ideolojik bir anlam yükleyerek yeni nesilleri için burayı kutsalların en kutsalı olarak anlatmışlar ve en önemli sembolleri haline getirmişler.

Yahudiler için bu (İstinat) duvarı yüzyıllarca Yahudilerdeki milli ve dini şuuru ayakta tutmuştur. Yahudilerin inanışına göre ‘Bu duvar yıkılmayacak ve Rab, mabedin batı duvarını asla terk etmeyecektir.”

Yine uydurulmuş Yahudi inancına göre; Süleyman Mabedi tekrar inşa edilmeden Yahudilerin yaptığı ibadetler nakıs ve kestikleri kurbanlar Rab tarafından kabul edilmemekte, bunun için bu mabedin yeniden inşa edilmesi gerekir. Bu mabed aynı zamanda Siyonistlerin ütopik bir hayal olarak dayattığı Arz-ı Mev’ud safsatasının da vücut bulmuş hali olacaktır.

Yani bu mabedin yeniden inşa edilip orada ibadetlerin yapılması demek Yahudilerin bir kez daha Hz. Süleyman zamanındaki parlak günlerine döneceklerini göstermesi demek(!)

Ancak Yahudilerin unuttuğu; Hz. Süleyman devrindeki Yahudilerin mümin kullar oldukları ve yüce Allah tarafından desteklendikleri, bugünün Yahudilerinin ise Yüce Allah dahil tüm hakikatleri inkar ettikleri ve insanlar(ın kahir ekseriyeti) ile melekler dahil hem yeryüzü hem de gökyüzü ehli tarafından lanetle anıldıklarıdır.

Bu duvara kimler geldi kimler geçmedi ki?

Birgün arşivler açılsa eminim ki büyük bir şaşkınlık yaşarız.

Mesela ABD’nin bütün başkanları bu duvarın müdavimidir. Yine kültür ve sanat camiasından, bilim ve medyadan birileri yükselmek istiyorsa bu duvara gelip dua etmesi çok önemli bir basamaktır.

Türkiye’den Genelkurmay Başkanları (Başbuğ ve Büyükanıt) ile tümgeneral seviyesindeki askerler ile medyadan- iş dünyasından ve sanat(!) camiasından nice insan bu duvarda safını belirlemiş ve uluslararası Siyonist teşkilatlar ve Masonik yapılar tarafından kabul gören insanlar olmuştur.

Yahudi olmayan biri bu duvara gelip dokunuyor ve dilekte bulunuyorsa bu Yahudilerin inancını/kutsalını paylaşmak ve saygının işaretidir.

Siyonist Rejimin Katar’daki HAMAS yetkililerine saldırısından sonra ABD Dış İşleri Bakanı Rubio’nun

Terörist Netanyahu ile birlikte Ağlama Duvarı önünde dua etmesi ve yazdığı bir kağıt parçasını bu duvara sıkıştırması ile verdiği umursamaz, küstah mesaj sonrası başta Arap devletleri olmak üzere tüm Ortadoğu çalkalanmaya başladı.

‘Arap NATO’su!’ gibi söylemler yeniden tedavüle konulurken 2016 yılında 34 Müslüman ülkenin kurmaya çalıştığı İslam İttifakı / İslam Ordusu söylemleri bir kez daha hatırlandı.

Eğer o gün bazı liderler risk alıp bu projeyi hayata geçirseydi bugün Siyonistler bu kadar azamayacak, 7 ülkeye hava saldırısı yapamayacaktı.

Aynı şart bugün için de geçerli:

Eğer bu ittifak geciktirilmeden bugün kurulsa yarın Ağlama Duvarında verilecek pozların hiçbir değeri olmayacaktır.