Farkında mıyız, en öncelikli meselemiz olan Gazze meselesi şimdilerde gündemimizin ilk sıralarında yer almıyor. İşgal rejimi, ABD’nin öncülüğünde bir “ateşkes anlaşması” diye bir şey ortaya attı. Ateşkes antlaşması imzalandıktan sonra sanki tüm acılar durdu, sanki işgal rejimi bütün baskı ve zulümlerini sonlandırdı ve Gazze’yi tamamen terk etti. Peki, hakikat böyle mi? İşgal rejimi saldırılarını durdurdu mu? Baskıları, zulümleri sona erdi mi? Hayır!

İşgal rejimi, sayısını şu anda hatırlamadığımız şekilde ateşkesi defalarca ihlal etti; Gazzeli kardeşlerimizi katletti, belirlenen sınırları sürekli ihlal etti, verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı.

Gazze’de hâlâ masumlar katledilmeye devam ediyor. İşgal rejimi, istediği şekilde çeşitli bahanelerle kimi yerleri bombalıyor; yine kimi bahaneler ileri sürerek nokta atışı suikastlar yapıyor. Sonrasında da “ateşkese geri döndüğünü” duyuruyor. Ne yazık ki bu ihlaller karşısında hiçbir bedel ödemiyor.

Aracı ve garantör ülkeler mi? Onların gündeminde Gazze yok gibi. Çünkü onlar, görevlerini tamamladıklarını düşünüyorlar muhtemelen. Peki, hakikat öyle mi, görevleri tamamlandı mı? Hayır, tabi. Garantör ve aracı ülkeler, işgal rejiminin ihlallerine ve baskılarına karşı bir güç oluşturmak zorundaydılar; ilk etapta böyle bir güvenceyle hareket etmişlerdi. Beklentiler karşılanmadı. Garantör ülkeler, işgal rejiminin ateşkes ihlallerine karşı hiçbir yaptırımda bulunmadı. Aslında ateşkesin ilk aşamasındaki maddelerin uygulanması için garantör ülkelerin ciddi bir konsensüs oluşturup bir mücadele ortaya koyması lazımdı.

Gazze’deki kardeşlerimiz, soykırım sonrasında kış şartlarında hayatlarını çok zorlu imkânlarla, zor sıkıntılarla sürdürmek, devam ettirmek durumunda kalıyorlar. Gazze halkı hâlâ büyük sıkıntılar içerisinde; soykırımın ardından Gazze’deki yıkıntılar arasında bir yaşam mücadelesi veriyor.

Yakından takip edenler bilir: Şu an Gazze’deki mazlum ve mustazaf halk perişan bir hâlde. Yağan yağmurlar sonrasında hayat yaşanmaz bir hâle geliyor. Geceleri çadırlardaki insanlar dondurucu soğuklarla karşı karşıya kalıyor. İlaçsızlık ve gıda eksikliği çok ciddi seviyelerde… Çocuklar yetersiz beslenme yüzünden hayatlarını kaybediyor. Hastanelerde yaralı insanlar ilaçsızlıktan dolayı tedavi olamıyor.

Gazze’de tüm bunlar yaşanırken dünya halkları, bu yaşanılanlara sessiz kalarak mazlum halkı yalnız bırakıyor. İki yıl süren soykırım sürecinde de aslında Gazze istenilen şekilde gündem olmamıştı. Evet, her ne kadar kimi zaman ve kimi yerlerde yoğun etkinlikler olmuş olsa bile Gazze’deki soykırım sona ermemişti. İşgalci çete, yükselen seslere rağmen soykırımını ve katliamlarını sonlandırmamıştı.

Bugün gelinen süreçte, Gazze’de yaşanan zorluklar göz önünde bulundurularak dünya halklarının yeniden Gazze’deki acıları gündem yapması gerekmektedir. Bu konuda duyarlı ve hassasiyet sahibi Müslümanların inisiyatif alması elzemdir.

Gönlü Filistin için atanlar tarafından her zaman ifade edilmiştir: Gazze ve Kudüs Müslümanların kırmızıçizgisidir. Gazze düşerse ümmet dirilemeyecektir. Bugün bu söylenenlerin gereği yerine getirilmelidir.

Eğer gönlü Filistin için atanlar da susarsa, eğer onlar da Gazze’yi unutursa, Gazze gündemden düşecek. Eğer Müslümanlar susarsa, zalimler konuşacak. Eğer Müslümanlar Gazze’yi unutursa, siyonistler ve soykırımcılar mazlumları katletmeye, Gazze’deki Filistinli kardeşlerimizin kanlarını akıtmaya devam edecekler.

İşte bu yüzden Gazze Müslümanların gündeminin birinci maddesi olmalıdır. Unutulursa daha çok acı yaşanacak, Gazze'nin sesi kısılırsa siyonist zulmün yankısı daha çok yükselecektir. Tüm bu hakikatler göz önünde bulundurulmalı ve Gazze’yi gündemde tutmanın insani ve vicdani bir sorumluluk olduğu unutulmamalıdır.