Gazze tüm insanları vicdana çağırıyor. Tüm insanların vicdanını allak bullak eden bir barbarlık karşısında yumruklarımızı sıkıyor ve dilimizde öfke sözcükleri topluyoruz. Ne yazık ki öfkemiz de sözlerimiz de barbarı durduramıyor.
Vicdan sahibi herkes, vahşetin ve barbarlığın soğuk yüzüne karşı hayretler yaşıyor. Barbarların dilinden düşen sözler ise tüm insanlığa meydan okuyor. Kan içici siyonist liderleriyle birlikte hahamları da barbarlığın son noktası olan şu cümleleri kullanıyorlar: “Gazze’de hiçbir masum yoktur. Hamile kadınların, karınlarındaki çocuklarıyla birlikte öldürülmeleri gerektiğini” söylüyorlar.
Şunu net olarak bilmemiz gerekir. Bu zulme karşı sesiz kalan her liderin ve her şahsiyetin günbatımı çok yakın olacaktır. İster İslam âleminden olsun, ister batı ülkelerinden olsun. Gazze’de yaşanan zulme sessiz kalan herkes bedelini çok ağır ödeyecektir. Lakin vicdanı yok sayan her şahsiyet ve uygarlık yok olmaya mahkûmdur. Ve bugün Gazze, tüm şahsiyetlerin ve uygarlıkların mutlak imtihanıdır.
İnsanların gözü önünde tüm değerlerin katledildiği bu vahşetten sonra bir evrensel vicdandan söz edilemez. Batılı efendiler ve onların güdümünde hareket eden Müslüman liderler, adaletten, hukuktan ve vicdandan bahsedebilirler mi?
Bunu çok daha arsız bir noktaya taşıyan başta batılı liderler ve onların güdümünde ki Müslüman liderler, siyonist israili değil, HAMAS’ı suçlayan bir organize şebekeye dönüşmüşler. Zaten Siyonistleri cesaretlendiren asıl nokta, vahşete karşı pozisyon belirleyen liderlerin bu aymazlığı ve vicdani yoksunluğudur. Yoksa dünyanın gözü önünde bütün ahlaki değerleri ayaklar altına alan böyle bir vahşet yapabilir miydi?
Gelinen noktada, Gazze tüm medeniyetler için son bir fırsattır. Tüm değerlerin yok olduğu Gazze’deki vahşete karşı harekete geçmeyen her medeniyet kendi tabanına vicdandan ve adaletten söz edemez. Hele klasikleşen uluslararası normlar, insan hakları, Demokrasi, savaş hukuku gibi hiçbir şeyden söz edemez. Fakat en önemlisi, insan benliğinin derinliklerinde saklı olan vicdandan hiç söz edemezler artık.
Bu vicdani sorun ne yazık ki sadece Batının Hristiyan âlemi veya modern dünyanın nazarında değil, İslam âleminde daha çok görünür olacaktır. Çünkü Gazze, İslam âleminde sadece “vicdan” değil “Kardeşliği” ve “Mescid-i Aksa” gibi kutsal bir değeri barındırıyor. Bu noktada İslam âleminin liderleri vicdanla birlikte kutsallarının değerini de kaybediyor. Müslüman liderlerinin bulunduğu pozisyon ise halkın vicdanına ve inancına ters düştüğü için halkı kahrediyor.
Sonuç olarak; Gazze, tüm vicdan sahibi insanlarda bir travmaya sebebiyet vermiştir. Vicdandan mahrum olan güç sahiplerine ve liderlerine isyan ediyorlar. Gazze’nin çığlıkları, taşlaşmış kalplerine tesir etmiyor. Koltuklarının arkasına sığınan her devlet lideri kendi halkının ve Gazze’nin vicdan çağrısına sessiz kaldığı için büyük bedeller verecektir. Güç karşısında sınananları ve bu sınavı kaybedenlerin yıldızları bir bir sönecektir ve Gazze’nin “vicdan” çığlıklarında yok olup gidecekler. Bu ister batı liderleri olsun, ister Müslüman liderler olsun fark etmez.