Kurban ibadeti, takva ve teslimiyetin en güçlü sembollerinden biridir. Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in kıssası, bu ibadetin ruhunu ve derinliğini anlamak için en önemli örneklerden biridir. Kur’an-ı Kerim’de bu olay şöyle anlatılır:
"Oğlu kendisiyle birlikte yürüyüp çalışacak çağa gelince, ‘Yavrucuğum, rüyamda seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin?’ dedi. (İsmail) dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.’" (Saffat Suresi, 102)
Bu kıssa, kurban ibadetinin sembolik derinliğini ve teslimiyet ruhunu gözler önüne serer. Hz. İbrahim’in Rabbine olan bağlılığı ve Hz. İsmail’in boyun eğişi, Allah katında makbul bir duruşun timsalidir. Sonrasında Allah Teâlâ, bu teslimiyeti ödüllendirmiş ve oğlunun yerine bir kurbanlık göndererek şu müjdeyi vermiştir:
"Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz." (Saffat Suresi, 104–105)
Bu olay, kurbanın sadece bir hayvanın kesilmesi değil, Allah’a olan bağlılığın ve teslimiyetin bir göstergesi olduğunu ortaya koyar. Kur’an-ı Kerim’de de kurbanın takva yönü şöyle vurgulanır:
"Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır." (Hac Suresi, 37)
Kurban, müminin Allah’a olan bağlılığını ve teslimiyetini gösteren bir ibadettir. Hz. Âdem’in oğulları Hâbil ve Kâbil’in kıssasında da kurbanın takva ile olan bağı vurgulanır. Hâbil’in kurbanı kabul edilirken, Kâbil’in kurbanı niyetin bozuk olmasından dolayı reddedilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bayramların sevinç ve paylaşım günleri olduğunu vurgulamış ve şöyle buyurmuştur:"Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir." (Tirmizî, Savm, 11)
Aile içinde bayramlar, kuşaklar arası bağların güçlendiği, büyüklerin ziyaret edilerek hayır dualarının alındığı, çocukların sevindirildiği günlerdir. Kur’an-ı Kerim’de de aile bağlarının korunması ve akraba ilişkilerinin güçlendirilmesi teşvik edilmiştir:
"Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altındaki kimselere iyilik edin." (Nisa Suresi, 36. Ayet)
Bayramlar, toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren, dayanışmayı artıran ve sosyal yardımlaşmayı teşvik eden günlerdir. Bayramlarda yapılan ziyaretler, komşuluk ilişkilerini güçlendirir, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatılır ve toplumda sevgi, saygı ve hoşgörü atmosferi oluşur. Kur’an-ı Kerim’de yardımlaşmanın önemi şu şekilde vurgulanmıştır:
"Kim zerre kadar hayır işlerse, onun karşılığını görür." (Zilzal Suresi, 7. Ayet)
Bayram geldi… Ama Gazze’de bayram yok.
Gazze, ne bayramı görecek ne de seyranı…
O sokaklarda bayram sevincinin değil, yıkımın izleri dolaşıyor. Çocuk sesleri yükselmiyor, gözyaşı dökülen feryatlar yankılanıyor.
Bu bayram da Gazze’de kan, gözyaşı ve kayıpların acısı olacak.
Bütün dünya bayram sofralarına otururken, Gazze açlıkla, yıkımla ve ölümle bayramlaşacak!
Evlatlarını, eşlerini, kardeşlerini yitiren insanlar, bayramı değil, cenazelerini bekleyecek.
Ey İslam ümmeti! Daha ne kadar sessiz kalacaksın?
Kaç Kerbela daha göreceksin, kaç Hüseyin’i daha kurban vereceksin?
Kaç masumun kanı, yüreğinde yankılanana kadar suskun kalacaksın?
Gazze’de bayram olacak mı?